Trump, freni boşalmış kamyon misali…

A -
A +

Daha önceki söylem ve eylemlerine bakarak, Donald Trump’ın bu defa daha çok sıra dışı işler yapacağı tahmin ediliyordu… Lakin bu kadarı da beklenmiyordu. Henüz üç haftası bile dolmadı, ama ortalık toz duman!..

 

 

 

 

 

ABD Başkanı'nın üç haftalık serüveni, yokuş aşağı inen freni boşalmış kamyon misali!.. Önüne ne gelirse çarpıp geçen kamyon etrafa müthiş hasar ve zarar verir, ancak kendisi de sonunda hurdaya döner… Bu gidişle Donald Trump en fazla kendi ülkesine zarar vermeye aday. Şayet çokça bahsi edilen “müesses nizam” veya diğer adıyla “derin devlet” bir şekilde kendisini durdurmazsa, mutlaka duvara toslayacak… Trump’ın liyakatten ziyade sadakat göstermeleri için tayin ettiği kadrosu, işi gücü bırakıp onun kırıp döktüklerini temizlemeye çalışacaklar. Bu konuda özellikle Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt ile Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz oldukça fazla mesai yapacağa benziyor. Bunlara Pentagon’u da eklemek gerekir… Şurası artık netleşti. Trump bir şekilde aklına yatan düşünceleri pek fazla ince eleyip sık dokumaya ihtiyaç duymadan ve başkalarına danışmayı da önemsemeden dillendiriyor… Sonra ilgililer devrilen çamların hasarını kaldırmaya çalışıyor. Öncelikle, Trump’ın en iyi bildiği şey hiç şüphesiz emlakçılık… Servetinin, şöhretinin ve hâlihazırdaki siyasi gücünün temel kaynağı "emlak kralı" olması. Her şeyi emlakçılık jargonuyla sunuyor ve pazarlıyor… Mesela başka milletlere ait vatan toprağını, o üzerine turistik tesisler yapılacak kupon arsa olarak görüyor. Evet, aynen böyle görüyor! Gazze toprağı için söylediği saçma sapan sözlerin başka bir izahı var mı? Filistinlilerin en az üç çeyrek asırdan beri, uğruna yüz binlerce can verdiği Gazze’yi; Trump, Orta Doğu’nun Rivierası yapmak için absürt projeler geliştirmeye kalkışıyor. Gerçi bu projeyi Yahudi damadı Jaret Kushner’den ödünç aldığı ortada. Çünkü mahut damat, daha önce deniz kıyısındaki mülklerin çok kıymetli olduğuna işaret ederek, “Ben İsrailli yöneticilerin yerinde olsam, diplomasi yoluyla sivilleri oradan çıkarır, sonra da oraya girip temizlerdim…” demiş. Şu kepazeliğe bakar mısınız? Trump da aynı yoldan gidiyor. Ama ikisinin de öğrenmesi gereken bir şey var. Vatan toprağı emlakçıların pazarlamaya kalkışacağı arsa değildir…

 

Bu yüzden hem ABD Dışişleri Bakanı hem de Beyaz Saray Sözcüsü, Gazze ile ilgili herhangi bir planın masaya gelmediğini açıklama gereği duydular. Trump da söylediği lafları eğip bükerek, güya açıklık getirmeye çalıştı. Tabii yapılan gaflar sadece Gazze ile alakalı değil. Haftalardan beri yani henüz göreve resmen başlamadan önce dahi, Kanada, Panama ve Danimarka’ya ait topraklara göz diktiğini seslendirmeye başlamıştı. İlk sıralarda bazıları bunu bir şaka gibi anlamaya çalışsa da, Trump’ın şaka yapmadığı çok geçmeden anlaşıldı. Israrla aynı şeyleri tekrarlıyor. Adı geçen ülkelerin, hedefteki topraklarını ABD’ye katmak elbette ki kolay ve mümkün bir iş değil. Fakat Trump, anlaşılan ölümü gösterip sıtmaya razı etme yoluna gidiyor… Ancak beri tarafta da Amerika’ya karşı kabaran bir öfke, büyüyen bir güvensizlik hüküm sürmeye başladı. Hedef alınan ülkeler tek tek ve bu arada Avrupa Birliği topyekûn vaziyet almaya başladı. Trump en fazla gümrük duvarlarını yükseltme tehdidi ile birilerini yola getirmeyi planlıyor. Ancak bu da bir yere kadar. ABD için hiç de kolay lokma olmayan Çin, Rusya ve diğer irice ülkelerin ortaya koyacağı doğrudan ve dolaylı reaksiyon, Trump Yönetiminin hesaplarını fena hâlde bozabilir.

 

Tabii bu didişmeden dolayı dünya ekonomisi büyük zararlarla yüz yüze gelebilir. Henüz asıl reaksiyonlar fiiliyata dökülmüş değil. Ama bu karşı tarafın ilanihaye eli kolu bağlı duracağını göstermez. Nitekim sadece Gazze meselesinde bile dünyanın dört bir yanından tepkiler yükselmeye başladı. Çin, Rusya, İngiltere, Avrupa Birliği ve Arap ülkeleri peş peşe Trump’ın saçma sapan sözlerine tepki gösterdi. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres, etnik temizlikle aynı manaya gelecek hiçbir uygulamaya tevessül edilmemesi gerektiğini ifade etti. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Trump’ın yaklaşımını, “orman kanunu” metaforuyla yorumladı. Böyle bir şeyi düşünmenin bile abesle iştigal olduğunu ve hatta bunun hiç gündeme getirilmemesi gerektiğini ifade etti. Gazze halkını denklem dışı bırakan inisiyatiflere karşı olduklarını belirten Fidan, giderek dünyanın bir orman kanununa doğru ilerlediğini üzülerek gördüklerini belirtti. Kimsenin karşı tarafın ihtiyaçlarını hesaba katmadan, “Ben yapıyorum çünkü güçlüyüm” felsefesini pratikte uygulamaya kalktığını görüyorsunuz. Bu tabii kabul edilebilir bir şey değil. Evet, hakikaten kabul edilebilecek bir şey olmadığı, dünyanın dört bir tarafından yükselen sert tepkilerden de fazlasıyla anlaşılıyor.

 

Trump’ın üç haftalık iktidar pratiğinden şu erken sonuç ortaya çıktı. Ne yazık ki seçim kampanyası sırasında vadettiği barışçı politikaların tam tersini hayata geçirmek niyetinde… Bu da öncelikle dünya barışı ve dünya ekonomisi için büyük tehditler ihtiva ediyor. Uluslararası düzenin kurallarına saygı göstermek değil, kol bükmek suretiyle yani orman kanunlarıyla başkalarının hak ve menfaatlerine çökme zihniyeti, çok ama çok tehlikeli… Böyle bir yaklaşımın, ABD’nin de en az yarısını rahatsız ettiği görülüyor.

 

Şimdi mesele şudur: Trump’ı gerek kendi partisi ve gerekse Demokrat Parti’nin mekanizmaları ne kadar frenleyebilecek? Evet, freni patlamış kamyon benzetmesi mevcut duruma tam oturuyor… Dünyanın başında zaten pek çok problem vardı. Şimdi buna bir de Trump belası eklendi...

 

 

 

İsmail Kapan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Yalınız Efe 8 Şubat 2025 10:34

Görülüyor ki ateşkes bitecek ve savaş devam edecek. Bu da soykırımın süreceği anlamına gelir. Lafla durmayacakları belli. Onun için hicret, düşünülmelidir.