Geçen hafta, Bay Statüko'nun " Sevgili kızım Vesayet.." diye başlayan bir mektubuna yer vermiştik. Bu hafta, Bayan Vesayet'in cevabını okuyabilirsiniz. *** Mektubunuz, buram buram nefret ve oligarşi kokuyor. Sadece ülkeyi yönetenleri değil, milleti de "istiskal ve istihfaf " etmişsiniz. Doğrusu, fevkalade ayıp etmişsiniz. Dilinizin altındaki bakla şu: -Bu ülke bizden sorulur. Bu ülkeyi ve bu milleti, bizim elimizden hiç kimse alamaz! Sormak zorundayız: -Siz kim oluyorsunuz? Sizi de aynı millet iktidara getirmedi mi? Bu ülke, sizin çiftliğiniz mi? Nobel Ödüllü Meksikalı şair Octavio Paz, tırlatan ülkeleri şöyle özetlemiş: -Güçlülerin zayıfları ezdiği, siyasetin ekonomiye, hiyerarşinin ehliyete, karanlık ilişkilerin hukuka baş eğdirdiği -Sistemi sorgulayanların cezalandırıldığı -İnsanın ve insani değerlerin aşağılandığı yer! Ne dersiniz? Gözünüz bir yerden ısırıyor mu? *** Bilmem farkında mısınız? Soğuk Savaş yıllarında, kontörlü demokrasiyi gizlemek kolaydı. Dolayısıyla, onunla olan seviyeli beraberliğimizi, sarsıntısız bir biçimde sürdürebiliyorduk. Şimdilerde işler çok farklı. Geçmişten devralınan "naftalinli evhamlardan ve tabulardan" güç alarak, iktidar olunamıyor. Mızrak çuvala sığmıyor; zırva tevil götürmüyor. Mektubunuzdan anlaşıldığı kadarıyla, ülkedeki kaşıntının sebebi belli: -Küçük hikâye, büyük hikâye ile hesaplaşıyor. Sizinki, "büyük hikâye".. Bizimki mi? Bizimki, "küçük hikâye".. Peki, olması gereken nedir? Aslında büyük hikâye, kendisiyle hesaplaşmalı. Neden mi? Küçük hikâye, "ekmek ve adalet" dâvâsıdır. Küçük hikâye, "küçük" değildir; büyük hikâye "büyük" değildir. İkisi de, daha büyük bir hikâyenin parçasıdır. Daha büyük hikâye, küreselleşmedir. Büyük hikâye, sık sık toplum mühendisliğine soyunuyor, fakat ürettiği projelerin altında eziliyor. Büyük hikâyenin içi boşalıyor. *** Dahası.. Büyük hikâye, bindiği dalı kesiyor. Büyük hikâye, oyun teorisini öğrenmek zorunda, ama öğrenmiyor. Büyük hikâye, tam olarak ne yapıyor? "Taş Düşebilir Ayı Çıkabilir Orkestrası" eşliğinde, "korku ve kâbus" pompalıyor. Uzun lâfın kısası: -Büyük hikâye, büyük bir yalandır! Nasıl bir yalandır? -Kamusal yalandır! *** Hatırlar mısınız? Bize şöyle öğretmiştiniz: -Kamu yararı, en üstün yasadır! (Salus publica suprema lex) Yani.. -Kamusal yalanlardan, "kamusal gerçeklere" ve "kamu yararına" geçmenin zamanıdır. Görüşmek üzere, Bay Statüko..