Hakça bölüştüreceklermiş!

A -
A +

Referandum yaklaştıkça, tansiyon yükseliyor. Anayasa'yı kısmen değiştirmeyi hedefleyen paket haricinde, neredeyse her şey konuşuluyor. Anlaşıldığı kadarıyla, tartışmanın ekseni bir hayli kaymış durumda. Televizyonlar, meydanları özetleyen renkli görüntülere yer veriyor. Ecevit'li yıllardan kalma, kulağa hoş gelen, ama bir o kadar da içi boşaltılmış bir slogan göz kırpıyor: -Hakça bölüştüreceğiz! Ne diyelim? Kolay gelsin! Düzeni değiştirme iddiasıyla iktidara gelen Ecevit, siyasi kariyeri boyunca bir türlü "hakça" bölüştüremedi. Şimdikiler mi? Şimdikilerin nasıl bölüştüreceklerini, kimden alıp kime vereceklerini, öğrenebilmiş değiliz. Sabırla bekliyoruz. *** Gelelim konumuza.. Siyasi ve ekonomik faaliyet, bir yönü itibariyle bölüşüm kavgasıdır. İktisatçılar ve özellikle de liberal geçinenleri, "Bölüşüm piyasada olsun. Devlet, hakem olsun!" diye kendilerini yırtarlar, ama işler pek de öyle yürümez. Neden mi? Devlet, kendisine biçilen "hakemlik" rolünden çok fazla hoşnut değildir. "Oyunun yarısında kuralları değiştirmek, boş kaleye penaltı çekmek, sarı ve kırmızı kartlarını unutmak, takımlardan birinin lehine oyuna dahil olmak," sık rastlanan kurnazlıklardandır. Bölüşüm, "steril bir ortamda ve piyasada" değil, son derece organize yapılanmalarla "kapalı kapılar ardında" kotarılır. Bölüşmek için, üretmek gerekmez; üretmeden de bölüşülebilir. Mesela.. İçeride gerçekleştirilen "rant aktarma ve transfer" operasyonlarında, zaman zaman dış bağlantılar ve küresel aktörler de devreye girer. Patronlar, faaliyet dışı alanlardan para kazanmanın cazibesine kapılırlar. Enerjilerinin büyük bir bölümünü, Ankara'yı ele geçirmeye teksif ederler. Netice itibariyle.. Bir kısım özel sektör, bir türlü özelleşemez. Kâr ederlerse onların, zarar ederlerse devletindir Dolayısıyla ne olur? Bürokrasi, "bölüşümü ve kokuşmayı" koordine eden bir mekanizmaya dönüşür. *** Dahası.. Bölüşüm ilişkilerinde ortaya çıkan yozlaşma, "demokrasi, hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı" gibi kavramları telef etmeye başlar. Hukuk, güçlünün iradesine indirgenir. "Değişim ile statüko" arasında bir gerginlik yaşandığında, problem, statüko lehine çözümlenir. İç ve dış tehdit, sürekli olarak canlı tutulur. Böylece, sistemin sorgulanması önlenir. Ülke, uluslararası "yolsuzluk ve kokuşmuşluk" endekslerinde füze gibi tırmanmaya başlar. Ne var ki.. -1982 Anayasasının değiştirilmesi, teklif dahi edilemez! Bugünlere böyle gelmedik mi? Siz bu tablonun neresindesiniz? Hakça bölüştüreceklere, arz olunur!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.