"..Hakem ol, fakat tüm çözüm yollarını tıka.."

Geçen haftanın yoğun gündemi, zihinlerdeki tortuları sarstı. Orta Doğu coğrafyasının emperyalizmin laboratuvarı gibi kullanıldığına, bir kere daha tanık olduk. Vaktiyle, bölgenin destabilize edilmesine yönelik bir dizi stratejik misyon üstlenen ünlü istihbaratçı T.E.Lawrence, 1920'li yıllardaki vaziyeti şöyle özetlemiş: -Orta Doğu'da problem çözmek, çok yavaş ilerleyen ve insanın ayağına dolaşan berbat bir iştir. Aynen, bıçakla çorba içmeye benzer! Şimdiki Orta Doğu, Lawrence'in bıraktığı Orta Doğu değil elbette. Ne var ki, Orta Doğu halkları, hâlâ "bıçakla çorba içmek" zorunda. Beyaz Adam, "Saddam'ı getirin, demokrasiyi götürün!" dedi, ama bir türlü olmadı. Sadece Irak'ta değil, tüm Orta Doğu'da "pizza ve hamburger zinciri" kurar gibi "demokrasi zinciri" kurulamayacağı anlaşıldı. Aslında, böylesine netameli bir yapılanmanın arka planında, son derece kapsamlı bir senaryo yatıyor. Nasıl mı? *** Kral, filozofa sual eder: -Bölgemde egemen olmak için ne yapmalıyım? Filozof, cevap verir: -Sürekli ihtilaf çıkar. Mevcut anlaşmazlıkları körükle.. Biraz durakladıktan sonra, ilave eder: -Hakem ol, fakat tüm çözüm yollarını tıka! Eğer böyle bir senaryo geçerliyse, bol miktarda kritik aktör ve taşeron rol kesiyor demektir. Dahası, hakeme yakın olmak çok önemlidir. Osmanlı'nın tarih sahnesinden çekilmesinden sonra, Orta Doğu'da olup biten, biraz da bu değil mi? *** Ve bir fıkra... Adam, hayvanat bahçesine gitmiş. Bir kaplanın, kuzu ile oynadığını görmüş. Görevliyi yakalayıp sormuş: - Kaplanla kuzu nasıl oluyor da aynı kafeste duruyor? - Bu, "Barış içinde birlikte yaşama" anlayışının güzel bir örneği. Şimdi bütün dünya bu anlayışı benimsiyor. Adam, mırıldanmış: - Vay canına, dünya amma da değişmiş! Görevli açıklamasına devam etmiş: - Yalnız biraz pahalı oluyor. Her gün yeni bir kuzu koymak zorunda kalıyoruz...