Acılarıyla tatlılarıyla, galipleriyle mağluplarıyla, bir yılı daha geride bırakıyoruz. Ekonomi söz konusu olduğunda, kafaları tırmalayan temel soru şu: -Böyle geldi, ama böyle gider mi? Daha spesifik olarak ifade etmek gerekirse, aslında şunları merak ediyoruz: *** -Küresel likiditede kapsamlı bir trend değişikliği göz kırparsa, ekonomi nasıl etkilenir? -Cari açığımızı finanse edenler ürker mi? -Son beş yıldır oluşturduğumuz ve adını "..büyüme-cari açık-büyüme.." koyduğumuz "saadet zinciri" devam eder mi? -Büyümenin finansmanında bir sarsıntı yaşanır mı? *** Yukarıdaki sorulara cevap olarak, bir dizi "pembe, gri ve siyah" senaryo üretebiliriz. Senaryoları önümüzdeki yıla bırakıyor ve diyoruz ki: Maratona devam.. Makroekonomik istikrara yönelik çabalar, 2008'e de damgasını vuracak. Sebebi son derece açık: Makroekonomik istikrar, bir sürat koşusu değil, bir maraton! Ekonomik istikrarın, "fiyat istikrarı ve mali disiplin" olmak üzere, birbirini destekleyen, iki önemli ayağı var. Fiyat istikrarı ve mali disiplin, sürdürülebilir büyümenin ön şartı. Dolayısıyla, makroekonomik istikrarı içinde barındırmayan ya da tehdit eden bir iktisat politikasının başarılı olma şansı, tümüyle buharlaşmış durumda. 2007'de enflasyon, büyüme, cari açık ve mali disipline ilişkin göstergelerde ortaya çıkan nispi bozulma, hata yapma marjımızı ortadan kaldırmış bulunuyor. Kamu kesiminin yeniden yapılandırılmasına yönelik yapısal reformları gerçekleştirmeden, istikrarı kalıcı hale getirebilmek mümkün değil. Başta sosyal güvenlik reformu olmak üzere, enerji sektörümüze yönelik düzenlemeler, yapısal reformların omurgasını oluşturuyor. 2005 yılında tazelediğimiz üç yıllık Stand-by, Mayıs 2008'de sona eriyor. Bundan sonra ne olacak? İlişkilerin nasıl bir çerçevede yürüyeceğini şimdiden bilemiyoruz, ama şurası kesin: Halen yürürlükte olan IMF destekli istikrar programının özüne yönelik radikal bir değişiklik olmayacak. Neden mi? Dalgalıya selam! Merkez Bankası'nın (MB) açıkladığı, "2008 Yılında Para ve Kur Politikası", bu konuda çok önemli ip uçları veriyor. Hemen ifade edelim ki, çok eleştirilen (az anlaşılan!) ve "mahalle baskısı" ile telef edilmek istenen "dalgalı kur rejimi", aynen devam edecek. MB'nin fiyat istikrarına yönelik politikalarını, 2006'da geçtiğimiz "enflasyon hedeflemesi" rejimi belirliyor. MB, kısa vadeli faiz oranlarıyla beklentileri yönetmeye çalışacak. Para otoritesi, kısa vadeli faizlere ilişkin kararlarını alırken, kamu maliyesine, borç yönetimine, reel sektöre, ödemeler dengesine, yurt içi ve yurt dışı finansal piyasalara ilişkin bir dizi göstergeyi dikkate alıyor; riskleri analiz ediyor; ortaya çıkan eğilimlerin kalıcı mı, yoksa geçici mi olduğu konusunda kafa yoruyor. Geçtiğimiz yıllarda, dış kaynaklı olumsuz faktörler sebebiyle, dövizde ve faizde sert dalgalanmalar yaşadık. 2008 yılında da benzer dalgalanmaları yaşayabiliriz. *** Peki, ne yapabiliriz? Yapabileceğimiz şudur: Dış ya da iç kaynaklı bir türbülansa ivme kazandırmak istemiyorsak, "mali disiplini" ve "enflasyon hedeflemesi" rejimini koruyarak, yapısal reformlara hız vererek, Türkiye'ye ilişkin risk algılamasını pozitife çevirmenin yollarını aramak durumundayız. *** Aksi halde, ne yapmış oluruz? Türbülansa tüy dikmiş oluruz! Yakın tarih, böyle söylüyor.