22 Şubat 2001'den, 22 Şubat 2004'e...

A -
A +

Bugün 22 Şubat 2004. Üç yıl önce, bir büyük kriz ile beraber, 22 Şubat 2001'de dalgalı kur rejimine geçmişiz. İsterseniz olup biteni bir kere daha hatırlayalım. Kriz, 19 Şubat 2001'de Milli Güvenlik Kurulu'nda, devletin zirvesinde ortaya çıkan gerginlik ile tetiklendi. 19 Şubat 2001 itibariyle Türk Lirası ciddi bir atakla karşı karşıya kaldı. Mevcut döviz kuru sisteminin sürdürülebilirliğine ilişkin güven bunalımı oluştu. Döviz kurları, 22 Şubat 2001'de dalgalanmaya bırakıldı. Aslında Kasım 2000 krizi ile Şubat 2001 iki ayrı kriz değil, tek krizdi. Çıpayı nasıl kopardık? Kasım 2000'de ortaya çıkan kriz, istikrar programının "kur çıpası" ayağının çöktüğünü ortaya koymuştu. Ne yazık ki, anlayamadık; belki de anlamak istemedik. Kur çıpasını, çok yüksek maliyetlerle savunmaya çabaladık. Ortaya çıkan likidite ve banka krizi ile beraber dövize yönelen talep, * döviz rezervinde ortaya çıkan kayıplarla, * yüksek reel faizler, * IMF'nin gecikerek, yangından sonra verdiği ek kredi ile püskürtülmeye çalışıldı. Gala, Şubat 2001'e ertelenmişti. Kriz, çıpayı kopardı, dönemin MB Başkanı Sayın Gazi Erçel'i, 'gazi' etti ve istifa etmesine yol açtı. Hazine Müsteşarı da istifasını verdi. Stand-By düzenlemeleri esas alınırsa, 1999 sonu itibariyle Ankara'ya gelen Cottarelli, "XVII. Cottarelli" idi. Selefleri gibi, o da kotaramadı. Şubat 2001 krizinden sonra istifa etti. Gerçekten, Şubat 2001 krizi şiddeti ve hasarı ile hafızalarımıza iyice kazındı. Neler oldu, neler: * Enflasyon %80'lere tırmandı, ekonomi %9.5 negatif büyüdü. * Borç stoku (nakit+nakit dışı) dörde katlandı. Risk primi arttı, esasen kısa olan borçlanma vadeleri daha da kısaldı, faizler yükseldi. "Konsolidasyon olabilir!" dedikodusu, finansal piyasaları daha da kırılgan hale getirdi. * Banka kesiminin almış olduğu kur, faiz, likidite ve vade riskleri realize oldu. Bankacılık sektörümüz, sermayesini eritti. * Eğitimli iş gücü de dahil olmak üzere, birçok insan işini kaybetti. Çok ciddi üretim ve istihdam kayıpları ile karşılaştık. Kriz ne dedi? Kriz olarak tanımlanan ortam, insanların geçmişe ve geleceğe bakışını hemen değiştiriveriyor. Daha önce düşünülmeyenler düşünülmeye başlanıyor; çözüm diye uygulanan politikaların, bir müddet sonra yeşeren krizin tohumlarını ektiği anlaşılıyor. Teknik olarak ifade etmek gerekirse, kriz, geçmişin doğrularının iflas ettiğini ve egemen olan sermaye birikimi modelinin çöktüğünü tescil ediyor. Halının altına süpürülenleri ortaya döküyor. Kriz ortamı yerleşik çıkarlarla yeni arayışlar arasında bir gerginlik doğuruyor. Bir başka ifade ile, 'böyle gelmiş, ama böyle gitmez!' mesajı statükonun temsilcilerine ulaştırılıyor. Mesajın deşifre edilmesi pek kolay olmuyor. Mesajın doğru okunması, anlaşılması ve sindirilmesi için niyet mektupları ve 'Stand-by' düzenlemeleri de yetmeyebiliyor. Bir Derviş'e gerek duyulabiliyor. Şubat 2001 krizi bize Kemal Derviş'i kazandırdı. "Koalisyon+Derviş=Hükümet" gibi garip bir durum ortaya çıktı. Kabul etmek gerekir ki, Derviş'in kredibilitesi, koalisyonun kredibilitesinden daha fazlaydı. Kasım 2003 seçimlerini de bir ölçüde Derviş'e borçlu olduğumuzu söyleyebiliriz. Sonuç olarak kriz geçti, ama delerek geçti...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.