Geçen hafta, İstanbul'da düzenlenen IMF ve Dünya Bankası seminerlerinin bazılarına katıldım. Toplantılar, akademik fantezilerimizi tatmin etmek açısından fevkalade yararlı oldu. Konuşmacıların çoğu, küresel krizi ve sonrasını ele aldılar. Ne mi yaptılar? Samanlıkta kaybedilen yüzüğü, bahçede aradılar. Olup biteni, "steril ortamda çözüm bekleyen bir mühendislik problemi" olarak takdim ettiler. Havanda su dövdüler. Medyanın büyük bir bölümü de aynı yaklaşımı benimsedi. Madalyonun öbür yüzüne, çözümü harekete geçirecek siyasi iradeye pek değinilmedi. Daha önce de vurgulamıştık. Politika ve çözüm üretmeye odaklı benzer etkinliklerin sonucunu, iktisatçıların entelektüel kapasiteleri belirlemiyor; politik güç dengesi belirliyor. Bu vesileyle, yıllar önce okuduğum bir anekdotu hatırladım. *** Yıl 1944... Ünlü iktisatçı Lord Keynes, Büyükelçi Lord Halifax'la birlikte, İngiltere'yi temsilen Bretton Woods Konferansı'na katılır. Mağrur Keynes, ABD delegesi Harry Dexter White ile sık sık kapışır. Onu, Cherokee İngilizcesiyle konuşmakla itham eder, olabildiğince aşağılar. Ne var ki, konferansın sonunda, Keynes'in görüşleri kabul görmez; White'nin önerileri galip gelir. Müthiş bir hayal kırıklığına uğrayarak, merkepten düşmüş karpuza dönen Keynes, ABD delegasyonunu kastederek, yanında oturan Halifax'a fısıldar: -Ne yapalım, para onlarda... -Halifax, önündeki kâğıda bir şeyler karalar ve Keynes'e uzatır. Kâğıdın üzerinde şunlar yazılıdır: -Para onlarda, ama tüm beyinler bizde... *** Ne diyelim? Halifax'ın argümanı, tam bir züğürt tesellisi. Aslında Keynes haklı, fakat alacağı yok. Murphy Kanunu ile ifade etmek gerekirse: -Altını olan, kaideyi koyar! Unutmayalım ki, altını yani gücü olan, sadece kaideyi koymakla kalmıyor; görülen lüzum üzerine kendi kurduğu düzeni değiştiriveriyor. Bir başka deyişle, çömlek patlatıyor. Tıpkı, Başkan Nixon'un 15 Ağustos 1971'de "iyi akşamlar" diye başlayan bir ulusa sesleniş konuşmasıyla, doların altına olan konvertibilitesini kaldırması, dolayısıyla "Bretton Woods Sistemi" ya da "Altın Kambiyo Standardı" (Gold Exchange Standard) diye bilinen parasal düzeni, resmen sona erdirmesi gibi. Peki, altını olan her ülke kaideyi koyabilir mı? Hayır! Literatüre, "kalkınmadan zenginleşen ülkeler" diye geçen bir kısım ülkelerin yöneticileri, genellikle işbirlikçi ve komisyoncudur. Kendilerine düşen rolü oynamakla yükümlüdürler. Senaryoyu yazanlar, küresel hegemonlardır. Paraya, servete malik olmak başkadır; onun altında ezilmemek, onu yönetebilmek bambaşka bir keyfiyettir. Önemli olan, paraya ve servete hükmedebilmektir. Kolay değildir. *** Küresel kriz öncesinde, altını olan kaideyi koymuştu, fakat kendi koydukları kaidenin altında kaldılar. Şimdilerde kritik soru şu: -Kaideyi kim ya da kimler, nasıl koysun? Cevap mı? Cevap belli: -Örümcek ağları, sinekler içindir; eşek arıları deler geçer. Tarih, böyle söylüyor...