Ülkemiz sık sık 'ülke riski' adı verilen analizlere konu oluyor, not almaya devam ediyoruz. Söz konusu kasvetli analizler; 'ekonomik risk', 'politik risk' ve 'finansal risk' olmak üzere üç ayrı boyuttan türetiliyor. Geçen yıl gerçekleşen Irak operasyonuna ve İstanbul'da meydana gelen patlamalara rağmen 'ülke riski' analizlerinden, geçer not aldığımızı söyleyebiliriz. Notumuzun nasıl bir seyir izleyeceğini, büyük ölçüde, muhtemel dış şoklara karşı geliştirilebilecek politik ve ekonomik refleksler belirleyecek. Şoklara hazır mıyız? Şokların büyüklüğü kadar, şoklara hangi ortamda yakalandığımız da çok önemli. Enflasyon, büyüme ve faiz dışı fazla diye bilinen kilit göstergelerde tutturulan hedeflerle birlikte, borç dinamiklerinde ortaya çıkan nispi iyileşme, güven ortamının yerleşmesinde rol oynuyor. Temel makro dengelerde ortaya çıkan iyileşmenin, iç ve dış şoklara (İstanbul'daki son patlamalar, FED'in faiz artışı, ham petrol fiyatlarının yükselmesi gibi) karşı ekonominin bağışıklık sistemini güçlendirdiğini söyleyebiliriz. Diğer taraftan, dalgalı kur rejimi ve özerk bir Merkez Bankası, dış şokları göğüslemeye yarayan çok kritik iki amortisör. Şokları emerek sarsıntıyı hafifleten bu iki amortisörün yanı sıra, bankacılık sektörünün içindeki mayınların temizlenmiş olması, ekonomi yönetiminin işini kolaylaştırıyor. Öğrendik mi? Merkez Bankası (MB), 2003 yılı boyunca ve 2004 itibariyle sergilediği reflekslerle, şoklara karşı oldukça iyi bir performans ortaya koydu. Geçen yıl, İstanbul'daki patlamalardan sonra finansal piyasaların olumsuz etkilenmesini engellemek amacıyla, MB tarafından alınan tedbirler özetle şöyleydi: * MB, ( Kasım 2003'te patlamanın olduğu gün) piyasalarda Türk Lirası likidite ihtiyacı oluştuğunda, bankalararası para piyasasında, bankalara gecelik vadede yüzde 28 faiz oranı ile limitsiz olarak likidite sağlanacağını açıkladı. * MB, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Repo Pazarı'nda da yüzde 28 faiz oranı ile gecelik vadede fonlama yapılacağını duyurdu. * MB nezdindeki tüm piyasalar, Elektronik Fon Transfer ( (EFT) ve Elektronik Menkul Kıymet Transfer (EMKT) sistemleri işlemler tamamlanıncaya kadar açık tutuldu. * Döviz piyasalarında işlem hacimlerinin düşmesinden kazanç sağlamaya yönelik spekülatif bir hareket gözlenmesi halinde, piyasaya MB tarafından doğrudan müdahale edilerek, döviz kurlarında aşırı dalgalanmaya izin verilmeyeceğinin açıklanması, dalgalanmanın önlenmesinde oldukça etkili oldu. MB'nin, krizlerden (Kasım 2000 ve Şubat 2001) bir hayli ders çıkardığını, yoğurdu üfleyerek yediğini gözlemliyoruz. Merkez Bankası, 11 Eylül kaosu ya da Irak operasyonu benzeri bir dış şok patladığında, piyasaların sağlıklı çalışmasını tehlikeye sokabilecek bir likidite sıkışıklığının yaşanmasını ve kısa vadeli TL faiz oranlarının aşırı dalgalanmasını önleyebilecek yeterince enstrümanın oluşturulduğunu daha önce vurgulamıştı, şimdi de vurguluyor. Ne var ki, olumsuz dış şoklarla yüzleşmek her zaman mümkün. Dış şokların yol açabileceği kırılganlığı azaltmak için, ekonomik istikrar çabalarından ve mali disiplinden hiçbir şekilde vazgeçmemek gerekiyor.