Vaktiyle Luna Park'a gittiğimizde, "Güldüren Aynalar' diye bilinen bir çadıra da girerdik. İçeride, birçok boy aynası ile karşılaşır, aynalardaki çarpıtılmış suretlerimize bakarak, katıla katıla gülerdik. Kronik enflasyon diye bilinen süreç de, ekonomik verileri, optik hilelerle çarpıtılan görüntülere benzetiyor. Enflasyon ortamında, göstergeleri yorumlamak gerçekten çok güç. Enflasyon, tıpkı Luna Park aynası gibi, optik illüzyonlara yol açıyor, rakamları çarpıtıyor. Enflasyon düşüyor, fakat onun oluşturduğu sisli ortamdan hâlâ kurtulabilmiş değiliz. Lastik ile uzunluk ölçmek Para, ekonomiyi analiz etmeye ve yönlendirmeye yarayan çok önemli bir araç. Parayı bir ayna, bazı büyüklükleri ölçmeye yarayan bir terazi olarak da değerlendirebilirsiniz. Paranın bu fonksiyonları icra edebilmesi için, değerinin istikrarlı olması gerekiyor. Yüksek enflasyon, paranın, değer ölçme, değer biriktirme ve mübadele aracı olma fonksiyonlarını zaafa uğratıyor. Hiç şüphesiz, teraziyle oynayarak ağırlığımızı azaltamaz, aynayla oynayarak suratımızı güzelleştiremeyiz, ama terazinin dürüst olmasını, doğru tartmasını, aynanın da çarpıtmadan göstermesini bekleriz. Parasal illüzyon, nominal gözlük, reel gözlük Yüksek kronik enflasyon, iktisatçıların 'parasal yanılma' ya da 'parasal illüzyon' (money illusion) dedikleri bir duruma yol açıyor. TL'nin nominal değerini esas alarak hesap yapmak, lastik ile uzunluk ölçmeye benziyor. İllüzyondan kurtulmak istiyorsak, 'nominal' gözlüklerimizi çıkarıp, 'reel' gözlüklerimizi takmak zorundayız. Teknik olarak ifade etmek gerekirse, 'endeks' kullanmak durumundayız. Birbirinden farklı davranan çok sayıda değişkeni, bir arada ölçebilmek ve yorumlayabilmek için endekslere başvuruyoruz. Finansal tabloları doğru bir biçimde yorumlayabilmek için, "enflasyon muhasebesi" adı verilen teknikler kullanılıyor. Endeks, belli bir zaman diliminde, yükselen, düşen ve sabit kalan bir dizi değişkeni, bir sepete doldurarak (TEFE ve TÜFE gibi) farklı ağırlıklarla değerlendiriyor. "Maaşımla eskiden yedi tane Cumhuriyet Altını alıyordum, şimdi beş tane alabiliyorum" diye söylenen bir bordro mahkumu da, kendi kafasına göre bir endeks oluşturmuş oluyor. Sap ile samanı karıştırmak Bir enflasyon ortamında, (i) nispî fiyatlarda, (ii) fiyatlar genel düzeyinde, (iii) reel ücretlerde ve gelirlerde ortaya çıkan iniş ve çıkışlar, birbirinden çok farklı şeyler. Bu üçünün birbirine karıştırılmaması, doğru yorumlanması gerekiyor. Enflasyon yüzde "0" da olsa, yüzde "100" de olsa, nihaî olarak bir 'pasta'yı ya da 'çorba'yı paylaşıyoruz. Dolayısıyla, enflasyondaki düşüş, gelir dağılımında bir nispî iyileşmeyi garanti etmiyor. Enflasyon ve gelir dağılımı arasında bulunan karmaşık ilişkileri dikkate aldığımızda, "herkesin enflasyonu kendine" diyebiliriz. En iyisi, şu enflasyonu düşürelim de, bu muhabbetten kurtulalım. Ne dersiniz?