Son bölümde, Bay iyimser ve bay kötümserin çözüm önerilerini özetliyoruz. BAY KÖTÜMSER: Borç dinamikleri iyileşmediği ve faizler bu düzeyde kaldığı sürece, dalgalı kur sisteminin cari açığı azaltacağını sanmak tam bir aymazlıktır. Yaşanan bu kadar tecrübeden sonra, "yüksek faiz+dalgalı kur" ikilisinin kuru ucuzlatarak ithalatı ve dolayısıyla cari açığı tehlike sınırına çekeceği anlaşılmalıdır. Öncelikle faizler düşürülmeli, mali disiplin sürmelidir. AB'den gelecek rapor derde deva olmayacak Ekim ayı başında olumlu bir rapor çıksa bile, Türkiye'ye giren sıcak para ile beraber kur düşecek ve cari açık tırmanacaktır. Giren sıcak paranın, bir iç ya da dış şok durumunda çıkması halinde neler olabileceğini siz düşünün. Şubat 2001 krizinden sonra gerçekleştirilen takas operasyonu sonrası, bankaların açık pozisyon hesabında 'takas' kâğıtları, döviz varlığı olarak kabul edilmeye başlandı. Takas kâğıtları, TL olarak itfa edilmeli, bankalar açık pozisyonlarını kapamak için zorlanmalı, böylece dövize talep oluşturulmalıdır. Kurda ortaya çıkan yükseliş, iç talebi ve dolayısıyla ithalatı geriletecektir. Takas operasyonu, kur riskini Hazine'ye atarak bankaları rahatlatmış göründü, ama tırmanan cari açık, bu saadet zincirini koparabilir. Ekonomik büyümenin ve cari açığın kaynağı, döviz kurunun düşük kalmasıdır. BAY İYİMSER: BAY KÖTÜMSER'in açıklamalarını ve çözüm önerilerini okuyanlar, ülkede sermaye hareketlerinin sınırlandırıldığını, sabit kur rejiminin uygulandığını, bankacılık sektörünün devletleştirildiğini düşünebilirler. Döviz kurunu yükseltmeye yönelik olarak bankacılık sektörüne ilişkin düzenlemeler, son derece tehlikeli adımlardır. Kur artışının cari işlem açığını daraltarak problemi çözeceğine ilişkin hiç bir garanti yoktur. Döviz talebini artırmak için, bankaların pozisyonlarını yeniden yapılandırmak mümkün değil. Bu tür öneriler, hastalığın kendisini aratacak ilaçlara benziyor. Sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ortamda, bankacılık sektörüne böyle bir öneri demeti, sarsıntısız bir biçimde nasıl kabul ettirilecektir? Kur artışı, finansal kırılganlığı ve risk primini ve borç stokunu artırırsa, faizler yükselirse ne olacak? Ekonomi, eskiden olduğu gibi, "kur artışı-enflasyon-kur artışı" sarmalına girmez mi? Merkez Bankası, (MB) kuru özellikle düşük tutmak gibi bir çaba içinde değil, böyle bir hedefi de yok. Dalgalı kur rejiminde, piyasalara açıklanan ve öngörülen bir kur hedefinden bahsedilemez. Geçen yıl, Irak Savaşı'nın başladığı sırada kur 1.780.000 seviyelerine tırmandığında MB neden müdahale etmedi? Dalgalı kur rejiminde, kur, bir politika aracı değil, bir sonuçtur. Döviz kurlarının düzeyini ekonominin temelleri, uygulanan program ve geleceğe yönelik beklentiler belirler. AB'den ekim başında olumlu bir rapor gelmesi durumunda, risk priminin azalması ve beklentilerin olumluya dönmesi sebebiyle, bir taraftan içeride faizler düşecek, diğer taraftan, Türkiye cari işlem açığını daha rahat finanse etmeye başlayacaktır. Cari işlem açığını daraltmak için ekonomiyi krize sokmak zorunda değiliz. **** Nihayet, bitti!