Her şey ortada. Mızrak çuvala sığmıyor. Zırva, tevil götürmüyor. Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik tartışmalar, vicdanları örselemeye devam ediyor. *** Uğur Mumcu, anayasa hukukçusu Muammer Aksoy'a şöyle takılırmış: -Muammer Hocamız isterse, Medeni Kanun'la bile adamı darağacına yollayabilir.(*) Hasan Cemal, "367" eksenli saçmalıklara değindiği yazısında, bu anekdotu hatırlatıyor ve soruyor: -Hukuk bu kadar esneyebilir mi? Cevabını kendisi veriyor: -Sanmıyorum. Şöyle devam ediyor: Ama hukuk beni öteden beri tedirgin etmiştir. Belki bana tekin gelmediği için öyledir. Belki hukuk bilgimin yetersizliği bunda rol oynamıştır. Belki de, hukukla gugukun birbirine fazlasıyla karıştığı bir ülkenin evladı olduğum için bende hukuka karşı tedirginlik duygusu hep ağır basmıştır. Hepsi mümkün. Hukuk diye diye hukukun fena halde çiğnendiği, olağanüstü dönemlerde hiçe sayıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Hukuk devleti ne yazık ki bir türlü ayaklarının üstüne oturamıyor. Oyunu kuralına göre oynamayı ne zaman öğreneceğiz veya ne zaman içimize sindireceğiz, ne zaman?.. Yazı şöyle bitiyor: Hukuku bu kadar zorlamayalım, hukuka bu kadar yazık olmasın. *** Sizi bilemem, ama bendeniz Hasan Cemal kadar karamsar değilim. Ne var ki, onun endişelerini haklı kılabilecek bir dizi "garabet ve rezaleti" geçmişte fazlasıyla yaşadığımızı unutmamak gerekiyor. "Hukuk, güçlünün iradesidir!" diyebilen ve "infazdan sonra hüküm yazan" bir gelenekten arınmak kolay olmuyor. Halay çekceniz... Gündem, hızla "abesle iştigal" mertebesine tırmanıyor. Eminim ki, Dokuzuncu Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel de, "anayasa koyucunun gerçek niyetini!" okumaya yönelik kısır tartışmaları "abesle iştigal" olarak niteliyordur. Sayın Demirel, bir "vulgarizasyon" ustasıdır. Bakınız iki yıl önce ne demiş : "Siyasetin içinde bir ömür geçirdim. Bunca yıllık deneyime dayanarak şunu söyleyebilirim ki, siyaset, bir halaydır. Halay çekerken, insanlar el ele tutuşurlar. Siyaset iki kişinin yaptığı bir vals değildir. Çiftetelli, kaşık oyunu, zeybek de değildir. Tek kişinin oynadığı oyun hiç değildir. Siyaset yapıyorsan, halay çeker gibi yapacaksın." "El ele tutuşacaksın. El ele tutuşanların sayısı ne kadar çoksa halay o kadar güzeldir. Tabii siyaset de." Halay çekemeyen ne olur? Zılgıt yer! Nereden? Sandıktan.. Siz bu golü sayceniz! İsterseniz işi futbola bağlayalım. Gerilim dolu ve kritik bir maç. Tribünler aniden ayağa kalkıyor. -Gooooool! Golü yiyen ev sahibi takım tempo tutuyor: -Biz bu golü saymeyoz! Saymeyoz! Karşı taraf, cevap veriyor: -Siz bu golü sayceniz! Sayceniz! Misafir takım ve hakem, jandarma kordonu altında sahayı terk ediyor. *** Bir süredir, bize has alaturka siyaseti, bu maç gibi algılamaya başladım. Siyaset, "saymeyoz-sayceniz" ikileminde devam ediyor. Dolayısıyla ne oluyor? Oyunun yarısında, oyunun kuralları değişiyor. Hakem, şut çekiyor. Kayıt dışı siyaset, kayıtlı olanı belirliyor ve bir türlü normale dönemiyoruz. Olup biten bundan ibaret. Haydi hayırlısı... ...... (*)Hasan Cemal: "Hukuka yazık!" Milliyet, 29 Aralık 2006