Biz dışarıda kaç kişiyiz?

A -
A +

Adam, akıl hastanesini geziyormuş. Kafeteryada oturan hastalardan birine sormuş: -İçeride kaç kişisiniz? Hasta: -Kırk kişiyiz.. Adam: -Çok değil mi, yahu? Hasta, elindeki gazetenin manşete taşıdığı skandalı işaret ederek cevap vermiş: -Çok mu? Peki, siz dışarıda kaç kişisiniz? *** Geçenlerde, yıllar önce dinlediğim bu fıkrayı hatırladım. Ankara'nın gündemi, hastanın tepkisini ziyadesiyle haklı kılıyor, diye düşündüm. Kendi kendime sual ettim: -Biz dışarıda kaç kişiyiz? Korku ile yatılan, kâbus ile kalkılan bir ülkede, başka türlüsü mümkün mü? Defalarca yazdık, derdimiz belli. Resmîsi, gayriresmîsi, bireyseli, toplumsalı.. Takıntılarımız var; boy boy, renk renk, çeşit çeşit.. Ulusal takıntılarımız, "kırmızı şalı düşman zannederek kafa atmak" biçiminde tezahür ediyor. Şalı tutan eli düşünmek, her nedense pek işimize gelmiyor. Daha da kötüsü, takıntılarımız, önceliklerimizi belirliyor. Demokrasiyi tartaklamak ve oligarşik takıntıları yüceltmekle, politika ürettiğimizi zannediyoruz. Netice itibariyle.. İstikrarsızlığı bir hayat tarzına dönüştürmek bakımından, şaşılacak bir beceri sergiliyoruz. İnsanımızı ve kurumlarımızı, kısa vadeye tutsak ediyoruz. *** Ne var ki, Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada, bizi takıntılarımızla baş başa bırakmıyorlar. Vaktiyle ülkemizi yönetenler, bir tehditle karşılaştıklarında, "Yeni bir dünya kurulur; Türkiye, o dünyada yerini alır!" derlerdi. Şimdilerde böyle bir argüman, pek sökmüyor. Soğuk Savaş yıllarının takıntılarıyla, küreselleşmenin dayattığı problemler çözülemiyor. İşimiz zor. Umut yok mu? Aslında, olup bitenin bir bölümü, egemen çıkarların çöküşünü ya da "ağır aksak" bir yeniden yapılanmanın sancılarını simgeliyor. Ne demişler? -Umut fakirin ekmeği, ye babam ye..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.