Bizi alırlar mı abi?

A -
A +

Her nedense, sembol tokuşturmaya bayılıyoruz. Nüansları pek sevmiyoruz. Siyah ve beyaz olmak üzere iki renk bize yetiyor, daha fazlasına tahammül edemiyoruz. Türkiye-AB ilişkileri söz konusu olduğunda da, yakın zamana kadar iki temel kutup göze çarpıyordu. Ne var ki, son birkaç aydan beri bunlara bir yenisi eklendi. Şimdiden sonra, "kara gözlüklü" ve "beyaz gözlüklü" yaklaşımların yanı sıra bir de "gri gözlüklü" bakış açımız var. 'Kara gözlüklü' olarak bilinen yaklaşım, şöyle özetlenebiliyor: * Gerekli şartlar yerine gelse de, bizi almazlar; alamazlar. * Gümrük Birliği, son duraktır. AB Türkiye'yi tam üye kimliğiyle değil, himayesi altında bir ülke olarak görmek istemektedir. * AB'nin Kıbrıs ve Ege sorununa bakışı Türkiye'yi tam üye yapmayacağı konusunda çok güçlü ip uçları vermektedir. "Beyaz gözlüklü" zevat diyor ki: * Gerekli şartlar yerine getirildiği takdirde, Türkiye'nin tam üye olmaması için hiçbir sebep yoktur. * Tam üyelik, aynı zamanda bir medeniyet projesine entegre olmak demektir. * Türkiye, AB'ye giremese de Kopenhag ve Maastricht Kriterlerini yerine getirmek, diğer ev ödevlerimizi yapmak, her zaman için ülkenin yararınadır. "Gri gözlüklü" diplomasi şunları öngörüyor: * Son zamanlarda AB çevrelerinde yoğunlaşan "Türkiye ilerleme gösteriyor. AB, Türkiye'nin üyeliğine hazır olmayabilir. Ortak güvenlik politikası ve ortak bir dış politika olmadan bunu yapabilir miyiz, bilmiyorum!" tarzında açıklamalar, Türkiye'ye yönelik yeni bir düzenlemenin habercisidir. * AB Türkiye ile müzakere masasına oturacak. Müzakereler başlayacak. Ancak, hedef "Tam Üyelik Statüsü" değil, "Örtülü Özel Statü" olacak. Türkiye de bunu kabul edecek. Türkiye'nin müzakereye oturmama gibi bir alternatifi yok. Türkiye "Örtülü Özel Statü"yü kabul etmek zorundadır. * Türkler, AB pasaportu ve serbest dolaşım ve serbest çalışma hakkı istiyor. AB, Türkiye'nin bu taleplerini karşılayamaz. * Türkiye'nin, "Örtülü Özel Statü" ile devamı ABD ve İngiltere'yi de memnun edecektir. Zoraki evlilik gündemde Daha önce de yazmıştık. 1980'li yılların başında, Financial Times gazetesindenDavid Barchard, Türkiye-AB ilişkilerini değerlendirdiği bir makalesine, şöyle bir başlık koymuştu: "Evlenmek için çok erken, boşanmak için çok geç." (Too early for marriage, too late for divorce) İlişkilerde ortaya çıkan tıkanmayı ve çözümsüzlüğü özetleyen bu başlık, benim çok hoşuma gitmişti. Bir yabancı uzmana, Barchard'ın yakıştırmasını hatırlattım. Önce uzun bir kahkaha attı ve arkasından ilave etti: "Bu ifade, bir dönemi çok güzel özetliyor, fakat şimdi geçerli değil. Tarafların (AB ve Türkiye) zoraki ve her iki tarafı da mutlu kılmayan bir evlilik yapmaktan başka alternatifleri kalmamış gibi görünüyor. Türkiye'nin artık boşanma şansı yok, AB'nin de Türkiye'yi boşaması mümkün değil." ..... Abi, işte böyle... Siyah, gri ve beyaz. Seç seç al!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.