Büyümenin kaşıntısı!

A -
A +

Turgut Özal'ın rüyasıydı. Vaktiyle, "ihracata dayalı büyüme" ya da "ihracatın sürüklediği büyüme" (export-led growth) diye pazarlanan fiyakalı modeller vardı. Güney Kore, Tayvan, Singapur ve Hong Kong gibi ülkeler, başarı öyküsü olarak takdim edilirdi. Maalesef böyle bir modeli gerçekleştiremedik. Neden mi? Modelin ön şartı, politik istikrarın yanı sıra, fiyat istikrarıydı, ama biz bunu bir türlü anlamak istemedik. Daha doğrusu, işimize gelmedi. Son günlerin moda tabiriyle, yan gelip yattık. Ankara'dan bölüştürdük. 1980'li yılların başında, bu modeli dillendiren siyasi iktidarlar, 1990'ların ortasında, "yüksek kronik enflasyon" ile birlikte "sürdürülemeyen bir borç dinamiği" devrettiler. Türkiye ekonomisi, kriz öncesi yılların tamamında "yüksek iç talep+dış kaynak" ikilisiyle kanatlandı. 1994, 1999 ve 2001 yıllarında, negatif büyümeyle şereflendik, yani küçüldük. 2003, 2004 ve 2005 itibariyle büyüyen ve enflasyonunu düşüren bir ekonomi ile tanıştık. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2006'nın ikinci üç aylık dönemde Gayri Safi Milli Hasıla yüzde 8.5 büyüdü. Böylece, 18 çeyrektir yaşanan kesintisiz büyüme, yeni bir rekor kırdı. 2006'da enflasyon hedefini ıskalayacağımız kesinleşti, ama yüzde 5'lik büyüme hedefini aşacağımızı tahmin ediyoruz. Hormonlu mu? Büyüme, ileride yeşermesi mümkün bir istikrarsızlığın tohumlarını ekiyorsa, "hormonlu" ya da "balon" diye niteleniyor. Makroekonomik temellerin haklı kılmadığı bir genişleme, tehdit olarak algılanıyor. Büyümenin "bileşimi ve finansmanı", bu açıdan çok önemli. Büyüme, istenmeyen bir yan ürün olarak cari açığı tırmandırıyorsa, piyasalar kaşınmaya başlıyor. İşte tam bu noktada, beklentiler devreye giriyor. Aynı iktisadi temeller, beklentilerin olumlu olması halinde, ekonomiyi daha düşük faiz haddi ve döviz kuru dengesine doğru çekerken, olumsuz beklentiler ve güven ortamının zedelenmesi, ekonomiyi yüksek faiz haddi ve yüksek döviz kuru dengesine sürükleyebiliyor. Bir ekonomide, herhangi bir zaman diliminde ulaşılması mümkün denge sayısı, beklentilerin olumlu ya da olumsuz olmasına göre, 'iyi denge' ya da 'kötü denge' biçiminde, yani birden fazla olabiliyor. "İyi denge" için iktisadi temellerin sağlam, beklentilerin olumlu seyretmesi gerekiyor. Tırmalayan sorular! Şimdilerde, IMF ve ekonomi yönetimi, yoğurdu üfleyerek kaşıklıyor ve soruyor: *Büyüme, fiyat istikrarı açısından bir tehdit oluşturuyor mu? *Büyüme, cari işlem açıklarını ileride patlaması muhtemel bir saatli bombaya dönüştürüyor mu? *Büyüme, makroekonomik ve finansal kırılganlığı artırıyor mu? *Büyüme, kamu finansmanını rayından çıkararak ülkeyi bir borç tuzağının içine atıyor mu? ****** Sorular, krizlerden miras kalan bir dizi refleksi yansıtıyor. Mevcut konjonktürde, dördüne de "Hayır!" diye cevap verebiliriz. Peki, tam anlamıyla ne zaman rahatlayacağız? Yukarıdaki sorular, kafamızı tırmalamadığı zaman! Sabrınız var mı?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.