Çadırının üstüne şıp dedi damladı...

A -
A +

Televizyon, Kaddafi'nin geçmişini özetliyor. Birçok diplomatik skandala tanıklık eden o ünlü çadır, ekrana geliyor. Her nedense.. Bizim kasabanın Romanları'nın repertuarında da bulunan bir şarkıyı hatırlıyorum.. -Çadırımın üstüne şıp dedi damladı. Veresiye vere vere, kalmadı kalmadı... Libya'da da öyle oldu. -Çadırının üstüne şıp dedi damladı.. Çadırının karizması, kalmadı, kalmadı.. Peki ne oldu da, böyle oldu? Bazı Orta Doğu uzmanlarına göre, Kaddafi, başına gelecekleri sezmişti. Ne var ki.. Zamanın ruhunun dayattığı o müthiş ikilemden sıyrılmak için yapabileceği çok da fazla bir şey yoktu. Nasıl mı? Galiba, aşağıdaki anekdotta vurgulandığı gibi: *** Yıl 1989... Berlin Duvarı yıkılmış. Kuyruğu dik tutmaya çalışan, bir Doğu Avrupa ülkesinin Başbakanı'na sorarlar: -Ülkenizin içine düştüğü çukuru, neden daha önce fark edip gerekli tedbirleri almadınız? Hastalığı niçin daha erken teşhis edemediniz? Cevap, düşündürücü: -Biz, hastalığı da, hastayı da çok iyi tanıyorduk. Problemi kesin bir biçimde teşhis etmiştik, fakat ülkede egemen olan güç dengesi, yani müesses nizam, hastanın iyileşmesini istemiyordu. Onlara göre, hasta iyileştiğinde, ilk fırsatta doktorunu öldürecekti. Dolayısıyla, doktoru (yerleşik düzeni) korumak için, hastayı (ülkeyi) feda ettik. *** Demek ki.. -Bir ülkenin iktidar seçkinleri, yozlaşmadan besleniyorlarsa, beslendikleri düzeni değiştirmiyorlar, bindikleri dalı kesmiyorlar. -Yerleşik düzen, yani doktor, hastanın iyileşmesini tehdit olarak algılıyor. Böyle saçma bir şey olabilir mi? Anlaşıldığı kadarıyla, oluyor! Sadece Libya değil, başta Mısır ve Tunus olmak üzere, bir dizi Orta Doğu ülkesinin egemenleri de, aynı ikilemin içine sıkışmış gibi gözüküyor. Değişseler bir türlü, değişmeseler bir başka türlü.. *** Aslında.. Olup biten, yıllardır devredilen bir miras. Şablon hiç değişmemiş. Nobel Ödüllü Meksikalı şair Octavio Paz, benzer konulara kafa yormuş, görünen ve görünmeyen diktatörlerin rejimlerini, daha doğrusu çiftliklerini, vaktiyle şöyle anlatmış: -Güçlülerin zayıfları ezdiği, hiyerarşinin ehliyete, karanlık ilişkilerin hukuka baş eğdirdiği, -Sistemi sorgulayanların cezalandırıldığı, -İnsanın ve insani değerlerin aşağılandığı yer! Şimdilerde çatırdamaya başlayan Orta Doğu, tam da böyle bir coğrafya değil miydi? Ne dersiniz? Gözünüz bir yerden ısırıyor mu? Sahi.. Biz, çok mu farklıydık?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.