Cari açık muhabbeti

A -
A +

Geçen hafta, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Sayın Ali Babacan, akademisyen köşe yazarlarıyla bir toplantı yaptı. Toplantının bir bölümüne katıldım; daha sonra bir "mücbir sebep" (force majeure) zuhur etti; izin istemeye bile fırsat bulamadan, ayrılmak zorunda kaldım. Toplantıya katılan, Merkez Bankası Başkanı Sayın Durmuş Yılmaz, Hazine Müsteşarı Sayın İbrahim Çanakcı, Merkez Bankası Başkan Yardımcıları Sayın Mehmet Yörükoğlu ve Sayın Erdem Başçı'yı dinleyemedim. Başta Sayın Babacan olmak üzere, tüm katılımcılardan özür dilerim... *** Tahmin edileceği gibi, gündemde cari açık vardı. Daha önce de belirtmiştik; "cari açığı tartışmak" demek, "ekonomik büyümenin sürdürülebilirliğini tartışmak" demektir. Uluslararası piyasalarda çalkantıların yaşandığı ve belirsizliklerin egemen olduğu bir ortamda, cari açığa yönelik kırılganlık algılamasının artması ve gündeme taşınması son derece normaldir. Cari açığı tartışan iktisatçılarımız, IMF destekli istikrar programının para ve kur politikasına yönelik değerlendirmelerde bulundular. 2004 ve 2005 itibariyle, faiz oranlarının yüksek, YTL'nin aşırı değerli tutulduğuna yönelik klasik eleştiriler tekrarlandı. Ne var ki, cari açığı da azaltabilecek, her derde deva, bir alternatif model öneremedik. Memnuniyetle belirtelim ki, büyümeyi geriletmek, kısa vadeli spekülatif sermaye hareketlerini sınırlamak, ithalatı dizginlemek, Gümrük Birliği'nden çıkmak gibi korumacı alternatiflerin uygulanma şansının olmadığını artık öğrenmiş bulunuyoruz. Bardağın dolu tarafı... Cari açığı tartışırken, bardağın dolu tarafını da vurgulamanın isabetli olacağı kanısındayız. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ın İstanbul Sanayi Odası'nda yaptığı konuşmasında yer alan bazı tespitleri özetlemekte fayda var. Şöyle ki: * Cari açıktaki yüksek artış, esasen tüketimdeki artıştan değil, üretim kapasitesini artıran yatırım artışlarından kaynaklanıyor. Son yıllarda uluslararası piyasalarda yüksek ve dalgalı bir seyir izleyen ham petrol fiyatları da, cari açıktaki artış eğiliminin ardında yatan bir diğer faktör. * Dalgalı kur, şokları emme fonksiyonunu başarıyla yerine getiriyor. Benzer şoklara, sabit kur rejiminde yakalansaydık, iç ve dış şokların etkileri çok daha hasar verici olurdu. * Cari açığın sürdürülebilmesinde ve risk olarak algılanmamasında, finansman kalitesi büyük önem taşıyor. Temmuz 2006 itibarıyla, uzun vadeli sermaye tek basına cari açığın yüzde 77'sini karşıladı. Ayrıca, doğrudan yabancı yatırımlar temmuz ayındaki yıllık birikimli 16.6 milyar dolarlık seviyesiyle rekor düzeylere ulaşmış durumda. Mayıs ayında başlayan mali piyasalardaki dalgalanmalar sırasında bile, doğrudan yabancı yatırım girişlerinde bir kesinti olmadı. Böyle bir gelişme, makroekonomik istikrarda alınan mesafenin ve geleceğe duyulan güvenin göstergesidir. * Uzun vadeli sermaye ve doğrudan yabancı yatırımların ağırlıklı olduğu bu finansman yapısının, yapısal değişim süreci ve Avrupa Birliği tam üyelik perspektifi çerçevesinde önümüzdeki yıllarda da devam etmesi bekleniyor. * Bankacılık sektöründeki açık pozisyon miktarı çok daha az, finans sektörü çok daha kuvvetli. Dolayısıyla, ekonominin muhtemel şoklara karşı direncinin arttığı söylenebilir. Mesaj açık! Cari açık, kapsamlı orta ve uzun vadeli beklentiler bakımından, IMF ve Avrupa Birliği, iki kritik çapayı oluşturuyor. Bunların korunması, yapısal reformların hayata geçirilmesi ve açığımızı finanse edenlerin ürkütülmemesi halinde, krize toslamadan yolumuza devam edebileceğimizi düşünüyoruz. Cari açık sıkıntısını ortadan kaldıracak sihirli formüllerimiz yok maalesef. Cari açık, aslında kökü derinlere giden bir problemi simgeliyor. Üretimin ve ihracatın, küresel rüzgarlar ekseninde yeniden yapılandırılmasını dikte ediyor. Dolayısıyla, orta ve uzun dönemli çözümler üretmek zorundayız. Kısa dönemde, cari açığı hızla buharlaştıracak tek çözüm, "hastayı bitkisel hayata sokarak, ateşini düşürmek", yani kriz çıkarmaktır. Nasıl mı? 1994 ve 2001'de olduğu gibi!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.