Bir arkadaşı onun için, "Şarap şişesinde sinek olmaya razıdır!" demiş. Kimmiş o, sinek olmaya tav olan? Kim olacak, Orhan Veli... Şişede durduğu gibi durmuyor. "Rakı şişesinde balık" olmak isteyen Orhan Veli, gündemi takmadığını şöyle yansıtıyor: Ne atom bombası Ne Londra Konferansı Bir elinde cımbız Bir elinde ayna Umurunda mı dünya! ..... "Umurunda mı dünya!" dese de, dünya onu bırakmıyor. Küresel cımbız (epilasyon da olabilir!) ve küresel ayna, bizi silkelemeye devam ediyor. Sınıf atlayarak, viski şişesinde "mantar" olmak isteyenlerin durumu da pek farklı değil. Halkımızda, yaygın bir bezginlik egemen. Sabahtan akşama kadar kahvede oturan ve vakit sanki çok kıymetliymiş gibi sık sık saatine bakan filozoflara, "Ne var, ne yok?" diye hatır sorduğunuzda, "Dünyanın çivisi çıkmış be abi!" tarzında okkalı bir cevap alıyorsunuz. Dünyanın çivisinin çıktığını vurgulayanlar, doğru söylüyor, ama çiviyi çıkaranlarla yüzleşmek pek işimize gelmiyor. Olup bitene kayıtsız kalır gibi yaparak, kendimizi rahatlatmaya çalışıyoruz. Global sirk karışıyor. Kargaşa, bizi de yaralıyor. Hans Amca'nın çiftliği (AB) ile, Sam Amca'nın çiftliği (ABD) arasında sıkışırsanız, her türlü sonucu normal görebilirsiniz. Küreselleşme fırtınası içinde, bizim gibi, stratejik bir ülke olmanın bazı açmazları var. Global düzen içinde stratejik olmak, hiçbir ülkeye kendi rolünü seçme özgürlüğü vermiyor. Çoğu zaman, fevkalade kapsamlı, hegemonik senaryoların içinde pasif uyum gösteren bir değişken kimliği ile, örselenerek karar alabiliyorsunuz. Küreselleşme senaryosu içinde herkese bir rol var, yeter ki siz rüzgârı arkanıza alın! Maske düştü, kel görünmedi! Emperyalizmi deşifre etmek, vaktiyle bir hayli teorik ve pratik birikim gerektirirdi. Şimdi her şey kabak gibi ortada duruyor. Uluslararası meşruiyet uydurabilmekte çok maharetli olan emperyalizm, artık açıkça meydan okuyor. Emperyalizm, tam anlamıyla maskeyi sıyırmış bulunuyor. Osmanlı İmparatorluğu'nun tarih sahnesinden çekilmesinden sonra, Orta Doğu olarak tanımlanan bölge, emperyalizmin laboratuvarı gibi kullanılmaya başlandı; hâlâ da kullanılıyor. 11 Eylül Dünyası olarak bilinen süreç, kesin olarak kanıtladı ki, ikiz kuleler, Afganistan'a ve Irak'a yıkıldı. Yıkıntının tozunu ve sarsıntısını daha yoğun bir biçimde hissetmeye başladık. II. Dünya Savaşı'nın (ya da II. Paylaşım Savaşının!) sonunda yeniden yapılanan kapitalist dünya, 11 Eylül'den sonra, çok kapsamlı bir bölüşüm kavgasının sancılarını yaşıyor. Gerçekten, içinde yaşadığımız çağın en büyük ve en karmaşık kara kutusu olan emperyalizm, 'küreselleşme' kostümü ile karşımıza çıkıyor. Emperyalizm denilen 'mega kara kutu' iç içe geçmiş 'kara kutu'lar olarak programlanmış. Deşifre edilebilmeleri için çok terlemek gerekiyor, ama "Dünyanın çivisi çıkmış be abi!" diyerek de vaziyeti kurtarabiliriz. ..... NATO Zirvesi dolayısıyla bunları düşündüm. Ne kadar ön yargılıyım değil mi?