IMF olsa da, olmasa da... -Bize ne lâzım? -Çıpa da lâzım, sopa da... Çıpa dediğimizde ne anlıyoruz? Çıpa dediğimizde, genel olarak: * İktisat politikalarının hedeflerinin ve araçlarının belirlenmesini * Hedeflerin ve araçların bir modele oturtulmasını * Piyasalara deklare edilmesini * Hedeflerin arkasında durulmasını ve taahhütte bulunulmasını anlıyoruz. Çıpalar, "politikalara kredibilite kazandırmak, beklentileri yönetmek, piyasaların ufkunu genişletmek, risk primini düşürmek" bakımından çok önemli fonksiyonlar icra ediyor. Lâkin, savunamayacağınız bir çıpayı benimsediğinizde, karizmayı çizdirebiliyorsunuz. Nasıl mı? Şubat 2001 krizinde kopardığımız "döviz kuru çıpasında" olduğu gibi. -Peki sopa, ne sopası? -Kızılcık sopası değil, piyasa sopası... Piyasa sopası dendiğinde, piyasanın reflekslerinin, yani tepki ve düzeltme mekanizmalarının çalışabilmesini anlıyoruz. Refleksleri körelen bir ekonomi, bağışıklık sistemini kaybetmiş bir bünyeyi çağrıştırıyor. Aslında, "çıpa ve piyasa sopası" birbirini tamamlayan iki kritik unsuru simgeliyor. -Çıpa söz konusu olduğunda, mönüde ne var? Parasal çıpaları (parasal hedefleme) kullanamıyoruz, döviz kuru çıpasını da çökerttiğimize göre, elimizde çıpa namına sadece "enflasyon hedeflemesi" rejimi kalıyor. 2006'dan bu yana, onunla yol almaya çalışıyoruz. Orta vadeli bir perspektif oluşturarak maliye politikasını kurala bağlayabilmek de fevkalade önemli bir diğer çıpa. Bu kadar mı? Hayır! Mirası reddetmek... Çıpaların yanı sıra, başta sosyal güvenlik reformu olmak üzere, bir dizi yapısal reformdan taviz vermemek gerekiyor. Sebebi son derece açık: Türkiye'de kamu kesiminin "ağırlığı, bileşimi ve yapılanması" bir miras niteliğinde. Söylem farklı olsa da, eylem değişmemiş. Ne olmuş? Geçmişte hiçbir iktidar, üzerinde oturduğu mirası reddetmemiş; bindiği dalı kesmemiş. Yazılı olmayan toplumsal sözleşme, sistematik bir biçimde, popülizmi iktidar yapmış. Ne var ki, aynı toplumsal sözleşme, "giderek genişleyen bir kamu kesimi borçlanma gereği, sürdürülemeyen borç dinamiği, çöken bir bankacılık sistemi ve kriz" olarak dibe vurmuş. *** Dolayısıyla, "yapısal reform demek, geçmişten devralınan yozlaşmış mirası reddetmek" demektir. Özetlemek gerekirse, ne çıpalardan vazgeçebiliriz ve ne de yapısal reformlardan...