Değiştir şu kafayı!

A -
A +

Hani, burnumun direği kırıldı, derler ya... Tam manasıyla öyle bir durumdayım. Taksinin içi, son derece kesif bir ayak ve ter kokusuna bulanmış; garnitür olarak da, içeriye sızan LPG dumanını teneffüs ediyorum. Geğirti ile gelen bira kokusu da cabası! Şoför, filozof gibi döktürüyor, "Biz bu kafa ile AB'ye giremeyiz. Kafayı değiştirmemiz lâzım, abi" diyor. Ben de içimden, "Kafadan önce, çoraplarını ve arabanın egzozunu değiştirsen, daha iyi edersin!" diye bir şeyler geçiriyorum. Parayı verip kendimi dışarı attıktan sonra, herhalde temiz havanın tesiriyle olacak ki, çok sevdiğim bir anekdotu hatırlıyorum. Sağlam kafa, sağlam kulak... Matbuat Umum Müdürü Vedat Nedim Tör, bir gün Necip Fazıl'a şöyle der: -Değiştir şu kafayı! Necip Fazıl, cevabı yapıştırır: -Seninkiyle mi? Eskiler, "Lâtife, lâtif gerek!" derler, ama... Necip Fazıl'ı tanıyanların takdir edecekleri gibi, "Değiştir şu kafayı!" tarzında bir mütecaviz telkine verilen bu cevap, çok veciz ve pek zarif, fakat dozu itibariyle biraz hafif olmuş. Doğrusu, Vedat Nedim Tör, ucuz kurtulmuş. Necip Fazıl, bu ve benzeri telkinata sık sık maruz kalmıştır. Bir keresinde, şiddetle kükremiş, muhatabı nasibini fazlasıyla almıştır. Cevap, son derece serttir: "Sanma ki ben öfke kabiliyetini kaybetmiş bir adamım. İnsan başıyla, fare kafasını birbirinden ayıran tek hassa, bence fikir öfkesidir. Bir hiç için ölçüsüz öfkeler duyacak kadar alıngan ve hassas bir mizaç taşıdığımı sen de bilirsin. Fakat bu öfke, iyi kötü bir kudreti, bir şahsiyeti, bir mesuliyeti kalmış insanlara ve hadiselere karşıdır. Sen mazursun!" Vedat Nedim Tör, "kafa" ile ilgilenirken, Necip Fazıl'ın ilgi alanını "kulak" oluşturuyordu. Büyük Doğu dergilerinden birinin kapağına şöyle yazmıştı: "Başımıza sağlam 'kulak' istiyoruz!" Evet, tahmin ettiğiniz gibi, "kulak" simgesiyle kastedilen Milli Şef İsmet İnönü idi. Bu kapak, şairin yargılanmasına ve hapse girmesine yol açacaktı. Üst yapı devrimlerinin yerleşmesi kolay olmadı. Dolayısıyla, milleti adam etmeye çalışan Tek Parti ideolojisi, kafa değiştirme konusunda da kendisine tarihî bir misyon biçmişti. Tek Parti ricaline göre, kafayı değiştirmek, çamaşır ya da çorap değiştirmek kadar basit bir hadiseden ibaretti. Gövde sabit, kafa müteharrik! Şimdi devir değişti. Kafayı bir kere değiştirip kurtulamıyorsunuz; kafa değişikliğini sürekli kılmak gerekiyor; aksi takdirde bugün değiştirdiğiniz kafa, bir süre sonra demode oluveriyor. Netice itibariyle, gövdenin "sabit", kafanın "müteharrik" olması iktiza ediyor. Kafayı değiştirmek, estetik bir operasyon gerektirebilir. İşte tam bu aşamada verilecek narkozun kalitesi çok önemli. Küreselleşme narkozunu tercih ederseniz işiniz çok kolaylaşıyor. Daha önce de bu sütunda aktardığımız "Uçurtma Teorisi", küreselleşmeyi en güzel şekilde pazarlayan teorilerden biri. Bakalım beğenecek misiniz? Teori şöyle diyor: "Eğer uçurtmanın (yani kafanın!) ipini çok gergin tutarsanız rüzgar (küreselleşme) ipi kopartır. Uçurtmanız gider, ipinizle baş başa kalırsınız. Çok gevşek de bırakamazsınız, yere düşer. Ne çok gergin ve ne de çok gevşek tutarak, havada kalma zamanını arttırabilirsiniz. Rüzgarın hızı ve yönü, ipin gevşekliğini ve gerginliğini belirliyor, Rüzgar olmadan uçurtma yerden kalkamıyor, ama rüzgara (yani küreselleşmeye! ) tamamen teslim olmak da yanlış. Kontrollü bir teslimiyet gerekiyor." Gerçekten, bu rüzgara, Vedat Nedim Tör'ün de kafası dayanamazdı. *** Küreselleşme senaryosu içinde herkese, her kafaya bir rol var, yeter ki siz rüzgarı arkanıza alın! Takmayın kafanızı! Ne kadar güzel değil mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.