Ektiler, büyüttüler ve biçtiler. Saddam eken, "saddam" biçer. Misyonu biten diktatörler, tasfiye ediliyor. Tarih, böyle söylüyor. Batı medyası, Saddam'ın idamından sonra, son derece pişkin bir biçimde, Latince başlıklar attı: Sic transit gloria mundi (Dünya şerefi fânidir), Sic semper tyrannis (Gaddarlara her zaman böyle yapılır). Diktatörler, bir yönü itibariyle, kırmızı şala kafa atan, ama o şalı tutanı düşünemeyen azgın boğalara benziyor. Irak'ın başına getirilen, İran'la savaştırılan, Kuveyt'i işgal bahanesiyle kapana sokulan, 2003 yılında dişleri ve pençeleri sökülen diktatör, tarihe karıştı. Irak yönetimi, Saddam'ın; Rusya, Almanya ve Fransa'ya olan borçlarını tanımıyor. Bir başka deyişle, Saddam'ın borcu, Irak halkının borcu anlamına gelmiyor. Silah tüccarları, sırdaş hesaplarıyla temayüz eden bankacılar ve yer altı dünyasının aktörleri, diktatörleri çok seviyor. Bir satranç tahtasının üzerindeki piyonları andıran diktatörler, onlar için vazgeçilmez bir paravan. Diktatörler, büyük resmin görülmesini engelledikleri ölçüde, kendilerini üreten sisteme de hizmet etmiş oluyor. Diktatörler ya da oligarşik yapılanmalar, servet edinmek ve sahip oldukları serveti yönetebilmek için iş birlikçi olmak zorunda. Ne var ki, servete sahip olmak başka, o serveti yönetmek ve hükmetmek, altında ezilmemek, bambaşka... "Devlet benim!" Komşumuzun oğlu, lise öğrencisi. Hocası, "Herkes, bir diktatörün hayatını özetleyen bir ödev hazırlayacak!" demiş. Bizimkine, Kongo diktatörü Mobutu düşmüş. Kaynak verdik, interneti taradık. Delikanlının ödevine yardım ederken, şunları düşündük: Egemen medya, Mobutu'nun her şeyini konuşmuş, fakat onu üreten düzeni sorgulamayı her nedense pek akıl etmemiş. Mobutu, Fransa Kralı XIV Louis'in tarihe geçen "Devlet benim!" (L'Etat, c'est moi!") sözünü diline dolayan ve dünyaya kazık çakmaya çalışan bir kaçık adammış. Soğuk Savaş döneminin ürünü olan diktatörün gerçek ismi şöyle: Mobutu Sese Seko Kuku Ngbendu wa za Banga. Bir Fransız gazeteciye göre, ülkenin yerlileri, bu ismi, "Kümesteki tavukların tamamıyla ilgilenen yaman horoz!" olarak çeviriyorlarmış. "Yok para, bas para!" O, birçok diktatör gibi, sadece "megolaman" olarak değil, "kleptoman" sıfatıyla da nam salmış; IMF ve Dünya Bankası kredilerini ülke dışına çıkarmak konusunda uzmanlaşmış. Mobutu'nun iktisadi felsefesi, "Yok para, bas para!" esaslı olduğu için, ülkesini hiperenflasyon ile de tanıştırmış. Mobutu'nun servetini konuşurken, onu üreten küresel bağlantıları görmezlikten gelemeyiz. Diktatörler genellikle paralarını yiyemeden hayata veda ederler. Uluslararası Saydamlık Örgütü'nün raporunda yer alan verilere göre, 5 milyar dolara ulaşan bir serveti üzerine geçirmiş. (*) Mobutu devrilmeden önce bir hesap dökümü yapılmış. Çıkan para, 4 milyon dolar civarında. Peki, aradaki fark nerede? Her zamanki gibi, "Hesap doğru, para eksik!" Paraların akıbeti belli değil. Bir ihtimal, paralar yıkanırken buharlaşmış olabilir. Aklanmak üzere finansal sisteme giren paralar, galiba daha da kararmış oluyor! *** Bunlar, görünen diktatörler, ama bir de görünmeyen diktatörler var. Görünmeyenler, görünenlerin patronu ya da işvereni durumunda. Oyunun kurallarını onlar belirliyor, senaryoyu onlar yazıyor. Birilerine de, kırmızı şala kafa atmak kalıyor. Her zamanki gibi... ....... (*)Transparency International, Global Corruption Report, Special Focus: Political Corruption Pluto Press 2004 s.13 ve s.100