Dürümcülük.. Son yılların yükselen sektörlerinden. Dürümcü Ahmet Usta, işinin ehliydi. Müşterisinin etrafında pervane olurdu. Hani derler ya, birinci sınıf esnaftı. Aynen öyle. Yıl 1999.. Bir akşam, hesabı öderken onu üzgün gördüm. Takıldım: -Hayrola, bir derdin mi var? Tam o sırada, televizyon, bir yolsuzluk haberini "şok gelişme" olarak veriyordu. Olup biteni, bir süre birlikte izledik. Eliyle televizyonu işaret ederek, ızdırap yüklü bir sesle tepki verdi: -Ah be hocam, görmüyor musun? Dürümcülerin en kodamanları Ankara'da! -İlave etti: -Aman ha.. Onların dürümü yenmez! *** Haklıydı! Anlaşıldığı kadarıyla, mevzu derindi. Ne var ki, Ahmet Usta'nın canını sıkan dürümcülerin çoğu, taşerondu. Kafamdaki dürümcü taifesi ise, sistematik bir yapılanmayı simgeliyordu. *** Peki, dürümcüleri kolayca teşhis edebilir miyiz? Elbette.. Mesela şöyle: -Ankara'dan bölüştürülen rantların egemen olduğu bir "hababam ekonomisi", dürümcülerin üreme ortamıdır. -Ekonomide, hem "hakem" hem "forvet" hem de "kaleci" olurlar; oyunun yarısında, kuralları değiştirerek, boş kaleye şut çekerler. -Resmi ideolojiye ve vesayete cilve yapmak, onların şiarıdır. -Kanaatkârdırlar; "çeyrek porsiyon demokrasi" ile iktifa ederler. Hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı, siyasi çoğulculuk, saydamlık ve hesap verme sorumluluğu gibi kavramları, birer "dolgu maddesi" gibi görürler. -Gerektiğinde, "kayıt dışı siyaset" ile işbirliği yapar; demokrasinin defterini dürerler. -Sisli ve puslu havaya bayılırlar. Sahte ikilemlerle ülkeyi köşeye sıkıştırmak konusunda, fevkalade beceriklidirler. Yeter mi? *** Gelelim işin esasına.. Bunlardan kurtulmak mümkün mü? Demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarına saygıyı teminat altına alan kurumlarınız yoksa, dürümcülerin defterini düremezsiniz. Dolayısıyla ne olur? Dürümcülük, meşruiyet kazanır. Sadece ulusal değil, küresel dürümcüler de devreye girer. -Sonra mı? -Yandı gülüm keten helva!