Küresel resesyon sayesinde, cari açıktan kurtulduk. Büyüme durdu, ithalat hızla daraldı, düşen enerji ve ham madde fiyatlarının da katkısıyla, cari açık buharlaştı. Dahası, aylar itibariyle "cari fazla" vermeye başladık. IMF'nin açıkladığı son tahmine göre, Türkiye ekonomisinin, 2009 itibariyle yüzde 5.1 küçülmesi beklenirken, 2010'da yüzde 1.5'lik büyüme öngörülüyor. Bu tablonun cari dengeye nasıl yansıyacağını merak ediyorsanız, üşenmemişler onu da tahmin etmişler. 2009 için Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın yüzde 1.2'si; 2010 için ise, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın yüzde 1.6'sı kadar bir cari açık hesaplanmış. Defalarca yazdık. Kısa dönemde, cari açığı bitirecek tek çözüm, "hastayı bitkisel hayata sokarak ateşini düşürmek", yani kriz çıkarmaktı. Krizi biz çıkarmadık, ama ucu bize de dokunduğu için, açığı rafa kaldırdık. Geçmişte de böyle oldu, Türkiye ekonomisi, sadece krizli yıllarda cari açığı daraltabildi ya da cari fazla verdi. Peki şimdiden sonra ne olacak? İşler normale döndüğünde, büyümeye başladığımızda, cari açıkla olan seviyeli beraberliğimiz, yeniden gündeme gelecek. Sebebi son derece açık. Ekonomiyi, "...büyüme-cari açık-büyüme..." diye tanımlanabilecek bir döngüden çıkarabilecek alternatifleri üretmek, kolay değil. Üretimin ve ihracatın bir bölümünün ithalata olan bağımlılığı, böyle bir sonucu kaçınılmaz kılıyor. Uzak Doğu'nun kaplanları gibi, bir taraftan ihracata dayalı olarak büyümek, diğer taraftan cari fazla verebilmek, şimdilik rüyalarımızı süslüyor. *** Sadede gelelim.. İktisatçı taifesinin klasik hikayesidir: Kalkınma iktisatçıları, "fakirliğin kısır döngüsü" diye bilinen bir çemberden söz ederler. Çember şöyledir: "...düşük tasarruf-düşük yatırım-düşük büyüme- düşük gelir- düşük tasarruf..." Çembere rağmen, daha yüksek büyüme oranlarına ulaşmak istediğimizde ne oluyor? Dış alemin tasarruflarını kullanmak zorunda kalıyoruz. Yukarıda bahsettiğimiz "...büyüme-cari açık-büyüme..." döngüsü, devreye giriyor. Bu noktada kritik soru şudur: -Küreselleşme rüzgarını arkanıza almadan, uluslararası iş bölümündeki yerinizi değiştirmeden, böyle bir çemberi kırabilir misiniz? -Kıramazsınız! Küreselleşme, bir "büyüme ve kalkınma stratejisi" değil. Ne var ki, her türlü büyüme ve kalkınma stratejisinin küreselleşmeyi dikkate alması gerekiyor. "İçe kapanalım" diye patinaj yapanlara, saygıyla duyurulur.