Ekmek dâvâsı...

A -
A +

Neler olmuş neler; şaka değil, 62 yıl öncesinden bir haber: "....2 metre 25 santim boyunda ve 160 kilo ağırlığında, Bilecik'li Ömer isminde birisi, dün sabah vilayette Dr. Lütfi Kırdar'a müracaat ederek 300 gram ekmekle idare edemediğini ve ağır vücudu göz önünde tutularak, kendisine daha fazla miktarda ekmek verilmesini rica etmiştir...."(*) Bilecikli Ömer, ünlü milli piyango bileti satıcısı, Uzun Ömer... Çok piyango bileti satabilmek için, sıra dışı bir özellik gerekiyormuş. Uzun Ömer, eski İstanbul'un simge olan bilet satıcıları arasındaymış. Önceleri Karaköy Postanesi'nin yanındaki küçücük bir dükkanda satış yapıyormuş. Daha sonra bu bina yıkılınca köprünün altına taşınmış. Ömrünün son yıllarına kadar yazın sıcağında, kışın ayazında burada umut ve şans pazarlamış. Çocukluğumda, Galata Köprüsü'nün altındaki bilet gişesi çalışıyordu. Gişenin önündeki bir camekanda, Uzun Ömer'in ayakkabıları teşhir ediliyordu. Ayakkabıları gördüğümde, biraz da irkilerek, bunları giyen kim bilir ne kadar iridir, diye düşünürdüm. Uzun Ömer'in ekmek talep ettiği Vali Lütfi Kırdar, sık sık şairlerin diline dolanırmış. Bir keresinde, hem Muhittin Üstündağ'ı hem de Lütfi Kırdar'ı hırpalamak isteyen Hüseyin Rifat, şöyle demiş: İstanbul'a vali olan hergelenin kimi dağdan, kimi kırdan geldi... Vali Kırdar, bu mısraları ancak Neyzen Tevfik'in döktürebileceğini düşünerek, ünlü şairin o dönemde belediye tarafından bağlanmış 40 lira aylığını kesmiş. Kırdar'a çok içerleyen Neyzen, hemen oracıkta bir sigara paketine şunları yazmış: Bağrıma bir tekme savurdu Vali Acısından avlu, dere, kır dar geldi Koşacaktım doğru mahkemeye, fakat Bu teşebbüs, yüce milletime ar geldi Bu eşek cilvesini sanma eşek davası Zannedersem katıra devre-i idbar geldi Öksüz İstanbul'a katletmeye barbar geldi Belediye dubarayla yemimi kesti benim Neyleyim, kancık katıra tavlada zar geldi Harp yıllarında ekmek dâvâsı gündemin birinci maddesiydi. II. Dünya Savaşı sırasında İaşe Müsteşarı Muavini olarak görev yapmış olan Şevket Süreyya Aydemir, o günleri bakın nasıl anlatıyor: "Sabah güneş doğarken gözünü yeni güne açan her vatandaş, o gün sofrasına bir dilim ekmek koyup koyamayacağını kaygıyla düşünüyordu..." (**) Refik Saydam'ın ölümü üzerine, Başbakanlığa atanan ve Hükümeti kuran Şükrü Saraçoğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı konuşmada, "...Türk ırkının başlıca gıdası olan ekmeği çok küçülttük. Bütün bunlara rağmen, ekmek darlığını ve sıkıntısını hâlâ bertaraf edemedik..." diyerek aczini ikrar ediyordu. Aslında bu açıklamayı son derece insaflı kabul edebiliriz. "Ekmek bulamayan pasta yesin!" gibisinden tarihe geçmiş bir çözümle de karşılaşabilirdik. Şükrü Saraçoğlu, aynı konuşmada "İnönü Türk milletine, Türk milleti de İnönü'ye çok yaraşıyor..." demeyi de ihmal etmiyordu. Ne diyelim, Saraçoğlu, çok güzel özetlemiş! *** (*) Cumhuriyet, 15 Nisan 1942 Uzun Ömer ve diğer ünlü bilet satıcıları hakkında bilgi almak ve fotoğraflarını görmek için: http://www.millipiyango.gov.tr (**) Şevket Süreyya Aydemir: İkinci Adam İsmet İnönü, İkinci Cilt II. Baskı, İstanbul, 1968 s.199

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.