Ezberi bozmak...

A -
A +

Hoca, öğrencisine sorar: -Sınav, nasıl geçti? Öğrenci, sıkıntılı bir ses tonuyla cevap verir: -Berbat! Çok çalıştık, ama... Hoca, müstehzi bir tavırla lâfa girer ve son noktayı koyar: -Her zamanki gibi, problemleri ezberlediniz ve yapamadınız. Siz bilirsiniz! *** Yukarıdaki diyalog, tam bir klasiktir. Hiç şüpheniz olmasın, öğrencisini paylayan hocanın da, revize etmesi ya da çöpe atması gereken bir dizi ezberi vardır. Hoca, iktisat öğretmeye soyunmuş ise, zaten bir bakıma profesyonel talebe olmuş demektir. Nobel ödüllü ünlü iktisatçı P.A. Samuelson da "Her dört yılda bir, iktisadı yeniden öğreniyor gibi oluyorum" diye sızlanırken, aynı hususun altını çiziyor. Gerçekten bazı alanlarda, öğrencilere sorulan sualler değişmese de, suallerin cevapları değişebiliyor; ezber, sürekli olarak bozuluyor. Muhteşem ezberler, çirkin gerçekler tarafından telef ediliyor. Ezberinizi bozmazsanız, ezberiniz sizi bozuyor. Ezberlemek, bazen yararlı, bazen ise tam bir yüktür. Çözümü engelleyen o kadar çok ezberimiz, o kadar çok ön yargımız var ki, hangi birini sayalım. Mutlak doğrular, kırmızı çizgiler, bir dizi ezberi kaçınılmaz kılıyor. Bireylerin, şirketlerin ve devletlerin ezberlerinden söz edebiliriz. Hayatın her alanında yüzleştiğimiz ezberleri, şöyle özetleyebiliriz: * Resmi ezberlerimiz * Yarı resmi ve fason ezberlerimiz * Toplumsal ezberlerimiz * Soğuk Savaş dönemine ilişkin ezberlerimiz * Bireysel, kurumsal ve küresel ezberlerimiz... *** Eskiler, "Zırva, te'vil götürmez" derler. Herhangi bir "ezber", "zırva" mertebesine ulaştığında, erimeye başlıyor. Ezberi silkelemek... Ekonomi dünyası, ezberlerini sık sık gözden geçiriyor. 1929 Dünya Buhranı, iktisatçıları ve politikacıları, Keynesyen ezberlerin kucağına attı. İkinci Paylaşım (Dünya) Savaşı sonrasında, iktisatçıların çoğu, Sosyal Devlet kavramına âşık oldular. 1970'li yılların ortasına doğru, Keynesyen ezberleri sorgulamaya başladık. 1980'li yılların başında, Sosyal Devlet konseptinden kaynaklanan ezberler, masaya yatırıldı. Sosyal Devlet'i, içi geçmiş bir kokanaya benzeten liberal yaklaşımlar, sırıtmaya başladı. "Özelleştirme ve deregülasyon" denilen piyasacı ideolojiler tırmanışa geçti. 1997 Güney Doğu Asya Krizi ve 1998 Rusya Krizi de ezberlerimizi buharlaştırdı, bizi çok farklı ezberlerle tanıştırdı. İlk atılacaklar... Kriz ortamı, geçmişe ve geleceğe bakışımızı değiştirerek ezberlerimizi silkeliyor. "Krizde ilk atılacaklar listesi" yaptığınızda, birinci sıraya, ezberlerinizi koymak zorundasınız. Şartlar zorladığı zaman, ezberinizi değiştirmeksizin devam etmek çok zor. Bir ülkenin egemenleri, iktidar seçkinleri, yozlaşmadan besleniyorlarsa, beslendikleri düzeni değiştirmiyorlar, bindikleri dalı kesmiyorlar. Dolayısıyla, ezberlerini savunuyorlar, direniyorlar. Diğer taraftan, çöken eskinin yerine, yenisi koyulamıyorsa, o zaman, statükoya ve eski ezberlere meşruiyet kazandırılmış oluyor. Böylece, yerleşik düzenden beslenenler haklı çıkmış gibi oluyor. Reform süreçlerinin önü tamamen tıkanıyor. Ezberler fâni... Küresel rüzgârlar da ulusal ezberleri eskitiyor, yıpratıyor. 2000'li yıllar ülkemiz açısından ezber bozma yılları olarak tarihe geçecek gibi görünüyor. Türkiye'nin AB perspektifi, ezberlerimizi feda etmemizi gerektiriyor. *** Şaka, değil! Vaktiyle Dünya Bankası'nda çalışan bir öğretim üyesi, odasına, üzerinde "Sic transit gloria mundi" yazan bir levha asmış. Söz konusu Latince ibare "Dünya şerefi; geçicidir, fânidir" anlamına geliyormuş. Ne diyelim? Ezberler de öyledir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.