Ezberler bozulmuş, fakat kafalar karışık!

A -
A +

Geçen hafta sonu düzenlenen bir toplantıda, "küresel kriz sonrasında IMF'nin yeni rolü" tartışıldı. Kabaca ifade etmek gerekirse.. Ezberler bozulmuş, fakat IMF'nin ne yapması gerektiği konusunda, kafalar bir hayli karışmış. Tartışma, esas itibariyle iki farklı eksene yoğunlaşıyor: -Oyunun kurallarını değiştirelim -Oyunun kurallarına dokunmayalım, sistemin içinde çözüm arayalım. Ne var ki, küresel ve finansal firavunlar, oyunun kurallarını değiştirmeyi hedefleyen radikal çözümlere pek sıcak bakmıyor. Dahası.. Birileri, medyayı da kullanarak, "Şimdilik sistemin üzerine fazla gitmeyin, hastayı öldürürsünüz!" diye şantaj yapıyor. Dolayısıyla, oyunun kuralları içinde yeni arayışlar sürüyor. *** Son iki yıldır, IMF ve Dünya Bankası zirvelerinden kulağımıza üflenen şuydu: -Ne yapalım da bir daha kriz olmasın? Cevap olarak özetle: -IMF'nin müdahale alanının, yetkilerinin ve kullanabileceği araçların genişletilmesi -Finansal piyasalara yönelik erken uyarı sistemlerinin, gözetim ve denetimin yeniden yapılandırılması -G-20 koordinasyonuyla, bilgi akışı sağlanması, enformasyon kirliliğinin doğurduğu finansal mayınların ayıklanması -Merkez bankalarının finansal istikrara yönelik reflekslerinin güçlendirilmesi önerildi. Sonuç mu? - Yevmiyen brifing, netice mâfiş! "Tavşana kaç, tazıya tut" denilebilecek bir ikilemin içinde, debelenip duruyoruz. Olup biten, bundan ibaret. *** Anlaşıldığı kadarıyla, IMF'nin gücü, gelişmekte olan ülkelere yetiyor. Vaktiyle, IMF'den gelecek krediyi, hasreti çekilen bir "müsekkin ya da uyuşturucu" gibi bekleyen birçok ülke vardı. IMF, vazgeçilmesi mümkün olmayan bir "acil servis" ve gerektiğinde kullanılması elzem bir "oksijen çadırı" gibiydi. Sağlıklı bir borçlu olmak için, IMF'ye gidilirdi. *** Peki, Ankara ne yapıyordu? Ekonomi krize tosladığında ya da krize girmesine ramak kaldığında, uygun şartlarla, uzun vadeli ve düşük faizli kredi bulmak için, IMF'nin kapısını çalıyordu. Şubat 2001 krizinden sonra, deyim yerindeyse, "acil serviste nara atan huysuz hastayı" andırıyorduk. İş âleminin bir bölümü, IMF'yi bir "sigorta poliçesi" gibi görüyordu. Hâlâ da öyle görüyorlar ve çok ayıp ediyorlar!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.