Fenni iktisatçı...

A -
A +

Fenni sünnetçi olur da, "fenni iktisatçı" olmaz mı? Elbette olur. Halkımızı, 2000 yılından bu yana bir dizi "fenni iktisatçı" ile tanıştırdık. Geçtiğimiz Perşembe günü, Nobel'li ünlü ve fenni iktisatçı Robert Mundell bir konferans verdi. Mundell'i ve onun iktisat teorisine getirdiği katkıları küçümsemek, hafife almak gibi bir hafifliğin peşinde değiliz. Mundel'in 1962 tarihli bir çalışması, dünyada en fazla atıf alan makalelerden biridir. Para politikası ve kur rejimiyle ilgili teorik ve ampirik çalışma yapan herkes, onu mutlaka hatırlar, atıfta bulunur. Ne var ki, Mundell'in sırtından haklı çıkmak isteyenleri, egosunu şişirenleri anlamakta güçlük çekiyoruz. Onu, hikmet yumurtlayan bir "şarlatan", ekonomiyi sihirli değnekle iyileştirebilen bir "sihirbaz" olarak takdim etmenin ne yararı var? Böyle çözümler var ise, şimdiye kadar bunları neden ithal etmedik? Kabul etmek gerekir ki, insanımızın büyük bir bölümü, iktisadi problemleri, bir "mühendislik hatası" gibi algılıyor. Dolayısıyla, Mundell benzeri iktisatçıların paparazziliğini yapan, imaj esnafına iş çıkıyor. Yaygaraya gerek var mı? Eğri oturalım, doğru konuşalım ve soralım: Mundell, Türkiye'ye yeni bir model önerdi mi? -Hayır! Böyle bir model üzerinde çalışıyor mu? -Hayır! Mundell, cari açığımızı düşürecek, işsizliği önleyecek, sosyal güvenlik açığını daraltacak, tekstil sektörümüzü kurtaracak reçeteler verdi mi? Anahtar teslimi "uçuk ve kaçık" projeler önerdi mi? Hayır! Mundell'in söylediklerini, IMF ve Dünya Bankası'nın, kredi derecelendirme kuruluşlarının ve birçok yatırım bankasının raporlarında da bulabilmek mümkün mü? -Mümkün! Mundell, Türkiye'ye gelmeden önce, yukarıda sözünü ettiğimiz kuruluşlarda çalışan parlak öğrencilerinin Türkiye ekonomisine ilişkin analizlerini okumuş mudur? -Hiç şüpheniz olmasın, mutlaka okumuş ve yararlanmıştır. Zaten, doğru olan da budur. *** Peki, o zaman bu kadar yaygaraya, abartıya, farfaraya ne gerek var? Lütfen, kendimize gelelim, heyecanlanmayalım. Horoz dövüşü... Yeri gelmişken bir noktayı hatırlatalım. Halkımız, "horoz dövüşü"ne bayılır. Mundell'in karşısına, onunla aynı görüşleri paylaşmayan bir başka Nobel'li fenni iktisatçıyı oturtup tartıştırmak, çok daha fazla reyting getirirdi. Ne demişler, "Musademe-i efkârdan, barikayı hakikat doğar". Unutmayalım ki, "Karpuzların çarpışmasından, çekirdekler çıkar!" Vaktiyle yazmıştık, birbirine tamamen zıt fikirlerin Nobel Ödülü alabildiği bir tek bilim dalı vardır; o da iktisat bilimidir. Bu bir çelişki değildir. İktisat biliminin mahiyeti gereği, böyle olması, son derece normaldir. Mundell'in çırakları.. Dünyanın birçok ülkesinde, Mundell'in çok ünlü çırakları var. Ne demişler? Çırak, ustayı geçmezse, sanat ölür. Kimse kusura bakmasın, ama bendeniz, Soros'un kuruluşlarında ve ABD'nin ünlü yatırım bankalarında çalışan ve Türkiye üzerine sürekli olarak makroekonomik analiz ve senaryo üreten, vaktiyle Mundell'in tezgahından geçen çırakları daha çok beğeniyorum. Belki de "çırak" demekle, onlara haksızlık ediyoruz. Bunların bir kısmı "usta" pozisyonunda olmalarına rağmen, icazet bekliyor olabilirler. Put kırıcı ve put yapıcı! Yeri gelmişken, bir anekdot ile konuyu bağlayalım. Çok satan bir gazetemizin muhabiri, 1970'li yılların sonunda New York'ta düzenlenen bir toplantıda, Milton Friedman'la karşılaşır. Türkiye ekonomisiyle ilgili görüş ve önerilerini sorar. Aldığı cevap, aynen şöyledir: -Ülkenizi genel olarak biliyorum, fakat hastasını görmeden, tetkik etmeden, reçete yazan bir hekim durumuna düşmek istemem. Doğru söze ne denir? *** Arthur Koestler, "Her aydın, bir put kırıcı, ama aynı zamanda bir put yapıcıdır" der. İktisadi düşünce tarihimize baktığımızda, şunu görüyoruz: Her ünlü iktisatçı, yerine göre bir "put kırıcı" (iconoclast) olabilmiş, ama kırılmayı bekleyen bir başka putu dikmiş. Joan Robinson, "İktisat öğrenmenin amaçlarından biri de, iktisatçılar tarafından kandırılmayı önlemektir" derken, belki de, yıkılması gereken "idolleri" kastediyordu.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.