Hüzünlü bir sonbahar akşamı.. Alacakaranlık çökmüş, kuşlar yuvalarına dönüyor. Karşıdan gelen delikanlının tişörtündeki yazı, dikkatimi çekiyor. İri puntolu bir ingilizce ibare göz kırpıyor: -GAME OVER (Oyun Bitti) Kafamda bir dizi çağrışım uğuldamaya başlıyor. Acaba diyorum, demokratik açılımın "yerli, yabancı, sınır içi ve sınır dışı" tüm aktörlerine, üzerinde "GAME OVER" yazan rengarenk tişörtler giydirilse nasıl olur? Hemen belirtelim ki, fevkalade ayıp olur! Demokratik açılımın içi boşalır. Her neyse.. Fantezilerimize mukayyet olarak, vaziyete bakalım. Şimdilerde, problem çözmeye çalışan bir Ankara var. Çözüme yönelik adımlar, çok kapsamlı bir senaryonun ip uçlarını veriyor. Dahası, dış politikada kritik bir viraja girdiğimiz anlaşılıyor. Son günlerde olup bitene odaklandığımızda, "mahut ve meş'um oyunun" bir bölümünün sona erdiğini görüyoruz. Ne var ki.. Satranç tahtasına oturan, sonucuna katlanır. Bizim coğrafyamızda, oyunun biri biter, biri başlar. Dolayısıyla, "Sıradaki oyun, neyin nesi? " diye sormak zorundayız. *** Vaktiyle böyle miydi? Vaktiyle işler çok farklıydı. Nasıl mı? Havamız yerindeydi, keyfimize diyecek yoktu. Resmisi, gayr-i resmisi, bireyseli, toplumsalı.. Hassasiyetlerimiz vardı; boy boy, renk renk, çeşit çeşit.. Hassasiyetler, bazen takıntı ve hamaset mertebesine ulaşabiliyordu. Bir dizi müzmin paranoya, hassasiyet kostümüyle takdim ediliyordu. Ulusal hassasiyetlerimiz, kırmızı şalı düşman zannederek, kafa atmak biçiminde tezahür ediyordu. Şalı tutan eli düşünmek, her nedense pek işimize gelmiyordu. Takıntılarımız, önceliklerimizi belirliyordu. Takıntılarımızı, daha doğrusu hamasetimizi, hiç kimsenin karşı çıkamayacağı tabuların arkasına kurnazca gizliyorduk, fakat problemlerin altında eziliyorduk. Büyük bedeller ödeyerek yıllar sonra öğrendik ki.. - Bizi, tabularımızla başbaşa bırakmıyorlarmış. Global masada ülkemize düşen yeni rol ve misyonu dikkate almadan, hassasiyetlerimizi belirlemek mümkün olmuyormuş! *** Vatandaş mı? Vatandaş, o meşhur fıkrayı hatırlatıyor ve soruyor: -Biz bu haltı neden yedik? Cevabı kendisi veriyor: -Yedirdiler, abi.. Ne diyelim? -Yedirirler abisi..