Komşu, yem atıyor : -Abi, bizim gazımızı çıkartıyorlarmış, doğru mu? Olabilir. Bizim coğrafyamızda gazlanmamak mümkün mü? *** Önce soralım: Gazınız mı var? Kolay! Hiç dert etmeyin, Kurtlar Vadisi Irak'ı seyredin, kuş gibi hafiflersiniz. Haberiniz var mı? Gastroenterologlar, gaz sıkıntısı olan hastalarına film seyrettiriyormuş. Yemeklerden sonra, bir saat seyretmek kâfi geliyormuş. Aynı fikirdeyim. Nasıl olsa "temel hak ve özgürlükler" manzumesine, "kamusal alanda gaz çıkarma özgürlüğü" de monte edilmiş durumda. (Lâf aramızda, bunu da Kopenhag Kriterleri'ne borçluyuz.) Sinemaya gitmeden önce, hiç korkmadan, kuru fasulye, nohut, karalahana, turp, salata ve pancar turşusu başta olmak üzere, pastırmalı yumurta da yiyebilirsiniz. Film bittiğinde, en ufak bir şişkinlik hissetmeden evinize dönebilirsiniz. Sinemalar, salonlarının rahatlıkla görülebilir bir yerine, desibel sınırlaması olmaksızın, "Gaz çıkarmak serbesttir" yazabilirler. Yurdum insanı, fevkalade çevrecidir! Halkımızın, yurt, yatılı okul, koğuş, halk otobüsü, metro gibi ortamlarda kazanılan engin bir tecrübesi olduğundan, intibak problemi yaşayacağımızı pek zannetmiyorum. Gaz çıkarmak kolay mı? Anneler bebeklerinin gazını çıkarmakta fazla zorlanmıyor, ama toplumsal gazları tahliye etmek o kadar kolay değil. Toplumsal gazlar, bir ya da birkaç filmle defedilemiyor. Öyle durumlar söz konusu olabiliyor ki , birileri gazınızı tahliye ederken, başka birileri sizi fena halde gazlayabiliyor. Orta Doğu'da her ülke gazını boşaltmak için farklı bir senaryo üretiyor. Gazlar birbirine karışınca, çok yoğun bir dezenformasyon kirliliği yaşıyoruz. Böylece, her yer mis gibi dezenformasyon kokarken, "kırmızı şala kafa atarak gazını atmaya çalışan boğalara" benziyoruz. Patinaja devam! Acaba, millet olarak, medya olarak, birbirimizi nasıl gazladığımızı konu alan bir film yapılamaz mı? Diyebilirsiniz ki, film seyretmek için sinemaya gitmeye, TV'nin karşısına oturmaya gerek yok. Ülkenin gündemi, en kaliteli dizileri aratmayacak kadar, sürükleyici ve gerilim dolu. Daha önce de yazdığımız gibi, ilk bakışta kim 'motor' diyor, kim 'stop' diyor, belli değil. Önümüzde duran gündem, bir taraftan senaryosu yazılan, diğer taraftan çekilen niteliksiz TV dizilerine benziyor. Benziyor ama, gerçek bu değil; 'görüntü' ile 'gerçek' her zaman üst üste gelmiyor. Aslında 'senaryo' da belli, 'yönetmen' de belli, 'motor' diyen de belli, 'stop' diyen de belli; dahası, 'figüranlar' da belli. Bunların tamamı bir 'kara kutu'nun içinde. 'Kara kutu' nerede? *** İşte, bu sorunun cevabını bulmakta zorlanıyoruz, patinaj yapmaya başlıyoruz. Patinajdan kurtulmak için komplo teorilerine yapışıyoruz. Her neyse... En iyisi gazlanmamak, ama nasıl? Ben de bilmiyorum. Bilenler, bilmeyenlere anlatsın!