Herkese mavi boncuk..

A -
A +

Diyorum ki: Birilerini tartıştıralım. Masaya, reel kesimi temsilen bir kısım zevatı oturtalım. Kimleri mi? Mesela: -İhracatçı Ahmet Bey -Sanayici Recep Bey -İthal girdi ile imalat yapan sanayici Çetin Bey -İthalatçı Mehmet Bey -İthal girdi kullanan ihracatçı Selim Bey Yeter mi? Yetsin! Neden bunlar? Şöyle bir varsayımdan hareket ediyoruz. Bunlar, bir dizi ortak derdi seslendirseler de, aslında ekonomiye ilişkin farklı gözlükleri ve farklı bakış açılarını simgeliyorlar. *** Gelelim, masadakilerin sıkıntılarına.. Tartışanların tamamı, "vergilerden, enerji ve işgücü maliyetlerinin yüksekliğinden; uzun vadeli, ucuz finansman bulamamaktan" şikayetçi. İlk ikisi, "dalgalı kur" dendiğinde, ateş püskürüyor. YTL'nin değerlenmesinden nefret ediyor. Anlaşıldığı kadarıyla, YTL'nin değer kazanması, ithal girdi kullanmayan sanayici ve ihracatçıyı köşeye sıkıştırıyor. Bir başka deyişle, YTL ile maliyet yapan İhracatçı Ahmet Bey, verimliliğini artırsa da, düşük kur baskısıyla fiyat vermekte zorlanıyor, zarar ediyor. Sanayici Recep Bey, iç piyasada boy gösteren "ithal girdi ve ithal ürünlerle" rekabet etmekte güçlük çekiyor. Kısaca ifade etmek gerekirse, Ahmet Bey ve Recep Bey, ayakta kalabilmek için, geçmişte olduğu gibi "enflasyon kadar kur artışı" istiyor. Diğer üçü; yani Çetin Bey, Mehmet Bey ve Selim Bey, dalgalı kur ile tesis ettikleri seviyeli birliktelikten memnun görünüyor; türbülans istemiyorlar. Vaziyet böyle... Ayılana gazoz, bayılana limon! Reel kesimin, "vergi, enerji, işgücü ve finansman" kapsamlı problemleri elbette tartışılmalı ve çözüm aranmalı. Ancak.. Masadaki reel kesimin tümünü memnun edebilecek bir "kur düzeyi ve kur rejimi" ne olmalı? Maalesef böyle bir sorunun cevabı yok. Daha doğrusu, yanlış sorunun doğru cevabı olmuyor. Hiç bir kur rejimi, ekonominin tüm oyuncularını memnun edebilecek mükemmel reçeteler sunamıyor. Ne var ki, bir kısım "fenni iktisatçımız" ısrarla diyor ki: - Kısa vadeli sermaye hareketlerini sınırlayalım, ekonomiyi Ağustos 1989 öncesine döndürelim. Kuru da, faizi de kontrol edelim. - Gümrük Birliği'nden çıkalım. - Enflasyon kadar kur artışı denilebilecek bir sabit kur rejimine geçelim. Bu kadar mı? Ne yazık ki, burada bitmiyor. Ayrıca, "Faizi düşürelim, kur dalgalansın, ihracat artsın, ithalat gerilesin, cari işlem açığı azalsın" noktasından hareket eden ve ekonomiyi bir başka dengeye oturtmak isteyen parlak fikirlere sık sık rastlıyoruz. Ne diyelim? Emriniz olur! Miyop ve kurnaz! Bu "mükemmel fakat imkansız" çözümleri, alternatif olarak ciddiye alabilmek mümkün değil. "Öncelikleri ve ayakları yere basan hedefleri" olmayan önerilerle, bir alternatif model oluşturulamıyor. Böylesine "kurnaz ve miyop" çıkışları, kendi hedeflerini telef eden yaklaşımlar olarak niteleyebiliriz. Bir kere daha vurgulayalım ki, sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ekonomide, "döviz kuru ve faiz haddi" diye bilinen iki parametreden bir tanesini kontrol edebiliyoruz; diğerini piyasaya bırakıyoruz. Dalgalı kur rejiminde, kuru piyasaya bırakıyoruz; faizi kontrol etmeye çalışıyoruz. Faiz ve döviz gibi iki kritik değişkenin göstereceği dalgalanma, reel sektörün yatırım ve finansman gereklerinden ziyade, kısa vadeli sermaye giriş ve çıkışlarına endeksleniyor. Nazlı ve tedrici! Halen, IMF destekli istikrar programı ile bağlıyız. IMF ile imzalanan Stand-by düzenlemesi, Mayıs 2008'de sona eriyor. Mayıs 2008'den sonra programdan köklü bir sapma olacağını sanmıyoruz. Fiyat istikrarı ve mali disiplinden vazgeçmemek, yapısal reformlar konusunda havlu atmamak zorundayız. Sebebi son derece açık: Global likiditede ortaya çıkabilecek sarsıntılar, enerji fiyatlarındaki artışlar, ABD Merkez Bankası Fed'in faiz kararları, Orta Doğu eksenli muhtemel şoklar, önümüzdeki ayların da gündemini belirleyecek gibi görünüyor. Unutmayalım ki, iyileşme "nazlı ve tedrici" bozulma çok "ani ve hızlı" oluyor. Dolayısıyla, şokları emmek için "Dalgalı kur ile devam!" diyoruz!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.