Hormonlu mu, hormonsuz mu?

A -
A +

Hormonsuz bir hayat düşünemiyoruz. Ne var ki, 'hormonlu' sözcüğü, "doğal olmayan" "zorlanmış" "potansiyel bir tehlike ve risk barındıran" gibi negatif çağrışımlar yapıyor. Devlet Bakanı Ali Babacan, 2003 yılı büyüme rakamlarının "hormonsuz" olduğunu söylemiş. Demek ki, büyümenin de "hormonlusu" olabiliyor. Sayın Babacan, düşük enflasyon ve mali disiplinin sağlandığı bir ortamda, ekonominin büyüdüğünü ve fiyat istikrarının tehdit altında olmadığını düşündüğü için böyle bir yargıya varıyor. Dikkat edilirse, ülke ekonomisi krize girdiği yılların tamamının öncesinde, bir hormonlu büyüme sergilemiş. Büyüme, ileride yeşermesi kesin olan bazı problemlerin tohumlarını ekiyorsa ve sürdürülebilir değil ise, o zaman, 'hormonlu' diye niteleniyor. Ekonomik büyümenin, hormonsuz bir ortamda gerçekleştirilmesi gerekiyor. Hormonsuz büyüme kavramı ile anlatılmak istenen şu: * Büyümenin bileşimi ve finansmanı fiyat istikrarını tehdit etmemeli, telef etmemeli, büyüme krize toslamamalı. * Büyüme, sürdürülebilir olmalı, istikrarlı olmalı. * Büyüme, cari işlem açıklarını finanse edilemez boyutlara taşıyarak, ekonomiyi saatli bir bombanın üzerine oturtmamalı. * Büyüme, ekonomiyi uluslararası rekabet ortamından koparmamalı. Türkiye ekonomisinin "yüksek iç talep" ve "dış kaynak" sağlandığı sürece, kronik enflasyona rağmen hormonlu bir biçimde büyüyebildiğini, sonra da krize tosladığını, biliyoruz. O zaman karşımıza, "sürdürülebilir-büyüme" ve "sürdürülebilir istikrar" gibi söylemesi kolay, gerçekleştirilmesi oldukça güç bir temel hedef çıkıyor. Yapılan ampirik araştırmalar, fiyat istikrarını sağlayan düşük enflasyonlu ülkelerde, ortalama büyüme hızının daha yüksek ve hormonsuz, enflasyon oranı yüksek olan ülkelerde ortalama büyüme hızının daha düşük, dalgalı ve hormonlu olduğunu ortaya koyuyor. Fiyat istikrarı, hormonsuz büyüme için uygun bir zemin oluşturuyor, ama sürdürebilir büyümeyi garanti etmiyor. AB ülkelerinde, hormonsuz büyüme için gerekli olan çerçeve, Maastricht Kriterleri ile belirlenmiş. Şöyle ki: * Her üyenin yıllık ortalama enflasyon oranı, fiyat artışı en düşük üç üye devletin yıllık enflasyon oranı ortalamasını en fazla 1.5 puan geçebilecek. * Üye devletlerin planlanan, ya da fiili kamu açıklarının gayri safi yurt içi hasılalarına oranının yüzde 3'ü aşmaması gerekiyor. * Üye devletlerin planlanan, ya da fiili kamu borç stoklarının, gayri safi yurt içi hasılalarına oranının yüzde 60'ı geçmemesi zorunlu. * Her üye devlet, fiyat istikrarı bakımından en iyi sonucu sağlayan üç üye devletin ortalama nominal uzun vadeli faiz oranını en fazla 2 puan aşabilecek. IMF'ye verilen niyet mektupları, ekonomiyi felç eden hormonları temizlemeyi öngörüyor. Aslında yeni KİT'ler kurarak, kamu bankalarının kredilerini pompalayarak, maaş ve ücretlere kaynağı olmayan zamlar yaparak, tarım kesimine yönelik destekleme alımlarını artırarak, yani kamu açığını tırmandırarak hormonlu bir biçimde büyüyebiliriz. Peki, ya sonra? Sonrasını biliyoruz, biz bu filmi çok gördük.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.