İçe kapanmak mümkün mü?

A -
A +

Reel sektörün aktörleri hararetle tartışıyor. -Problem nedir? -Sanayi ve ihracat alarm veriyor. -Peki, çözüm.. -Çözüm, içe kapanmak! *** Olur mu? Olmaz, yürümez. Bireysel planda, "Azıcık aşım, ağrısız başım!" diyebilirsiniz. Ne var ki, ülkeniz adına, böyle diyemezsiniz. Demeye kalktığınızda, "aşınızı da, başınızı da" rahat bırakmazlar. Aşınıza da, başınıza da mukayyet olmak için, küresel rüzgarları dikkate almak zorundasınız. Dünya üzerinde, ders kitaplarından başka bir yerde (pedagojik amaçlarla sınırlı olmak kaydıyla!) "kapalı ekonomi" yok. İçe kapanmak, çok yüksek bedeller ödeten bir lükse dönüşmüş durumda. *** Eğri oturalım, doğru konuşalım.. Türkiye ekonomisinin dış âlem ile olan ilişkilerini beğenmeyebilirsiniz. Mevcut fotoğraf, sizi tatmin etmeyebilir. Ne var ki, fotoğrafı "sevimli ve çekici" kılabilmenin yolu, ekonomiyi dışa kapatmaktan geçmiyor. Tarih, otarşik politikaların "ekonomik bağımsızlık" anlamına gelmediğini, tam tersine ülkeyi dış dünyaya tutsak ettiğini söylüyor. Peki, ne yapabilirsiniz? > Yapamazsınız! İsterseniz, meseleye tersinden bakalım. Özetle ifade etmek gerekirse, şunları yapamazsınız: * Geçmişte olduğu gibi, ulusal ekonomiyi koruma refleksiyle, "Baba Devlet ve Halefleri" diye bilinen bir yapılanmayı hayata geçiremezsiniz. * Ekonomiyi, "..düşük tasarruf-düşük yatırım-düşük gelir-düşük tasarruf.." döngüsünden çıkarmak için "otarşik" reçetelere sarılamazsınız. * Türkiye ekonomisinde halen egemen olan, "..büyüme-cari açık-büyüme.." sarmalını, korumacı önlemlerle kıramazsınız; ekonomiyi bir başka büyüme yörüngesine taşıyamazsınız. * Fiyat istikrarı ve mali disiplini göz ardı edemezsiniz. * Dış şokların etkisini, kapsamını sınırlamak ve cari açığı geriletmek amacıyla, dalgalı kurdan vazgeçerek, sabit kura dönemezsiniz. * "Ulusal sanayiyi desteklemek, yerli ara mal kullanımını artırmak, ihracatın ithalata olan bağımlılığını azaltmak" gibi kulağa hoş gelen projeleri kısa dönemde hayata geçiremezsiniz. * Uluslararası iş bölümünü yeniden yapılandıran bir dizi oluşuma kayıtsız kalamazsınız. *** Dahası, ülkeniz hakkında, küresel sermayenin kafasını tırmalayan bir takım hususları hafife alamazsınız. Küresel sermaye, esas itibariyle, şunlara kafa yoruyor: * İktisat politikalarının (para, maliye ve kur politikaları) öncelikleri nelerdir? * Bu öncelikler, nasıl bir modele oturtulmuştur? * Hangi alanlarda, hangi yapısal reformlar öngörülmüştür? * Söz konusu reformlara ilişkin nasıl bir takvim belirlenmiştir? * Kopenhag ve Maastricht Kriterleri bakımından ne kadar yol alınmıştır? *** Yukarıdaki soruların cevaplarını, IMF'ye verilen niyet mektuplarında ve Avrupa Birliği'nin hazırladığı raporlarda bulabiliyoruz. Kısacası, içe kapanmak artık çok zor. Geçmiş olsun!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.