Şair, "Seninle de, sensiz de olmaz!" demiş. Muhatabından nasıl bir cevap almış, onu bilmiyorum; ama biz de aynı şeyi IMF için söylüyoruz. İlle de IMF. Onsuz yapamıyoruz. Kayınpederim ve bacanağım iki sene önce Washington'a gittiler. Hasan Mesut Hazar Bey'in mükemmel rehberliği ve her zamanki muhteşem misafirperverliği sayesinde, Beyaz Saray, Kongre, derken, gezmedik yer bırakmamışlar. IMF binasının önünde fotoğraf çektirmeyi de ihmal etmemişler. İyi etmişler. Washington'a kadar gidip IMF'ye uğramamak olur mu? Şimdi gözünüzün önüne getiriniz. IMF'nin önünde iki tane Türk! Niyet mektubu vermeye ya da kredi almaya gelmiş borçlu gibi değil, kreditör gibi duruyorlar. Arka planda, üzerinde zeytin dalı da bulunan IMF amblemi yer alıyor. Fotoğrafa bakınca, uzun uzun düşündüm: Bu fotoğrafı nasıl yorumlamalı? Fotoğrafın altına ne yazmalı? En iyisi, "yorum yok" diyelim, yorumu size bırakalım. "Seninle de, sensiz de olmaz!" IMF muhabbeti bizi tam manasıyla esir etmiş durumda, fakat bu muhabbet artık kabak tadı veriyor. Hükümet, Şubat 2005'ten sonra açıklanması muhtemel "Stand-by" için yeni bir ambalaj, farklı bir imaj arıyor. Böyle bir çabayı anlaşılır ve hazmedilir bulduğumu itiraf etmeliyim. Dünyada tam 184 tane ülke, IMF'ye üye olmuş. Bu ülkeleri sayacağımıza, olmayanları saymak daha kestirme bir yol olarak görünüyor. IMF, içinde 184 tane yatak bulunan bir hastane değil elbette. 184 rakamının içinde başta G-8 diye bilinen ülkeler ve diğer gelişmiş ülkeler de var. Türkiye'nin de dahil olduğu bir grup ülke için IMF vazgeçilmesi pek mümkün olmayan bir acil servis ya da bazı durumlarda kullanılması elzem olan bir oksijen çadırı. Ekonomi krize girdiğinde, ya da krize girmesini ramak kalınca dış kaynak bulmak daha uygun şartlarla daha uzun vadeli ve daha düşük faizli kredi bulmak için başvurmak zorunda kalıyoruz. Stand-by için bugüne kadar 18 defa gitmişiz. Bu açıdan bakıldığında ortaya şöyle garip bir 'hasta-doktor' ilişkisi çıkıyor: * IMF (Doktor) * Türkiye ekonomisi (Hasta) * Hükümet, Merkez Bankası, Hazine, Özerk kurullar ve özellikle de BDDK (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu), TMSF (Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu) (Hastanın birinci dereceden yakınları ve yardımcı sağlık personeli) * Vatandaş (Refakatçi) Hastanın sicili kötü de, doktorun sicili çok mu iyi? Doğrusu, doktorun sicili de çok defolu. Ne var ki, hastanın daha farklı bir doktor seçme imkanı pek bulunmuyor. En iyisi hasta olmamak, ama onu da beceremiyoruz. IMF, Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizlerine imza attı. Döviz kuru çıpası olarak benimsettiği kur rejiminin bir saatli bombaya dönüşerek patlamasını, reel ve finansal kesime çok önemli oranda zarar vermesini önleyemedi. IMF, Latin Amerika ülkelerinde uygulanan istikrar programları Güney Doğu Asya Krizi ve Rusya Krizi ile ilgili olarak da çok eleştiri aldı. Bir ara, ABD Hazinesi ile ters düştü. Madalyonun bu yüzü bizi pek fazla ilgilendirmiyor, ama ne yaparsınız ki züğürdün çenesini yoruyor. Çenemiz biraz dinlensin, kaldığımız yerden devam ederiz.