IMF'nin FDF'si

A -
A +

Bize ne, IMF'nin FDF'sinden" diyemiyoruz. Devir, FDF (Faiz Dışı Fazla) devri. FDF, şart; ama koşul değil! IMF destekli istikrar programı sayesinde gündeme oturan FDF, sevimsiz, tatsız tuzsuz, ama bir o kadar da zorunlu diyetlere benziyor. Sebebi gayet açık: FDF demek, vergilerin artması harcamaların kısılması demek. FDF, vergi gelirlerini artırıcı düzenlemelerin yanı sıra, harcama kısıcı tedbirlere dayandırılıyor. Vergi gelirlerindeki artışların büyük bir kısmı, dolaylı vergilerden sağlanıyor. Harcama kısıntılarının kaynağı, her zaman olduğu gibi, cari harcamaların önemli bir bölümünü oluşturan maaş, ücret ödemelerinde ve yatırım harcamalarında ortaya çıkan reel gerileme. Deutsche Bank'ın, haziran ayı başında açıkladığı rapora göre, Türkiye'nin 2001 yılından sonra borçlanma dinamiklerinde bir düzelme görünüyor. Borcun ortalama vadesi, 2001 yılı itibariyle 7.7 aydan 15.3 aya yükselirken, borcun milli gelire oranı yüzde 100'den yüzde 77'ye gerilemiş. Böyle bir iyileşmeyi, sadece FDF hedefinin tutturulmasına bağlamak mümkün değil, ama FDF hedefinin ıskalanmaması gerekiyor. FDF hedefinin tutturulması, sürdürülebilir bir borç dinamiği açısından çok önemli. (*) * Neden? Hatırlayacak olursak, Türkiye'nin iç borçlanmasının sürdürülebilirliğini kısıtlayan faktörleri şöyle sıralıyorduk: * Sığ bir mali sistem içinde devletin iç borçlanma sebebiyle sahip olduğu pay nispi olarak çok büyük. * Kamu iç borçlanması sebebiyle esasen kıt olan iç tasarruflar, Hazine'ye kanalize ediliyor. * Borçlanma kısa vadeye yoğunlaşıyor; özellikle kriz ortamında, vade, daha da kısalıyor. * Risk primini artıran birçok faktör, reel faizlerin çok yüksek düzeyde oluşmasını sağlıyor. * Mali sistemin omurgasını oluşturan bankaların aktiflerinin giderek daha büyük bir bölümünün iç borçlanma kağıtlarından oluşması, bankaların faiz, kur, likidite ve vade risklerini artırarak son derece kırılgan bir finansal yapı oluşturuyor. Borç stokunun çevrilebilir olması ve risk primi üretmemesi, 2004'ün gündeminde de ağırlığını hissettiriyor. Oluşturduğumuz borç yönetimi reçetesi, şöyle: * Hedeflenen düzeyde, "Faiz Dışı Fazla" * İstikrarlı büyüme ve düşük enflasyon * Reel faizlerin düşmesi * Kur riskinin taşınabilir düzeyde olması Yukarıdaki değişkenlerden doğrudan kontrol edilebilecek tek değişken, FDF olarak göz kırpıyor. Ne var ki, diğer üç değişkenin hedeften sapması durumunda, bir dizi sosyal ve ekonomik maliyetle tutturulmaya çalışılan FDF, borç dinamiklerine olumlu bir katkıda bulunamıyor, buharlaşıyor. Yani? Yanisi şu: FDF gerekli, ama tek başına yeterli değil. ..... (*) Faiz dışı denge=Kamu gelirleri-(Kamu harcamaları-Faiz ödemeleri) 2004 yılı itibariyle yukarıdaki dengenin GSMH'nın %6.5'i kadar fazla vermesi hedefleniyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.