Ekonomi muhabiri, dert yanıyor: "Bu IMF'ciler, çok sıkıcı insanlar. Bıktık artık! Papağan gibi, devamlı aynı şeyleri tekrarlayıp duruyorlar." Muhabir arkadaşımızın sıkıntısını paylaşıyorum. Papağanları dinleyerek, çarpıcı bir haber yapmak son derece güç. Papağanların yemlerinden, parazitlerinden ve kaprislerinden bahsetmek çok daha ilginç olabilir. Her neyse.. İki hafta önce, yabancıları ağırladık, Konuklar arasında IMF Başkanı Rodrigo de Rato ve Başkan Yardımcısı Anne Krueger olmak üzere iki tane "papağan" vardı. Ne oldu? IMF yetkililerinin papağan gibi gevezelik etmelerinde bizim sicilimiz de rol oynadı. Şöyle ki: Türkiye'nin geçmiş hükümetlerinin mali disiplin konusundaki sicili çok defoludur. Geçmiş hükümetler, enflasyonu bir hayat tarzı olarak benimsediler. Yüksek kronik enflasyonu, ekonomik büyümenin, istihdamın ve kalkınmanın bedeli olarak takdim ettiler. İş bitirici ve vizyon sahibi iktidarlar tarafından oluşturulan istikrarsız ortam, bütçeleri bir borç yönetimi enstrümanına indirgedi. Ülke yöneticileri, "Krize girersek IMF bizi kurtarır" beklentisi ile taşınamayacak makroekonomik ve politik riskler aldılar; daha sonra ülkelerine çok ağır bir bedel ödettiler. Dolayısıyla, böyle bir ortamda bize nasihat çekenleri, belli bir ezberi tekrarlayarak kafa ütüleyen papağanlara benzettik. Seçim öncesi Koalisyon Hükümeti'nin 1999 sonu itibariyle başlattığı program, Şubat 2001 krizine kadar Devlet Bakanı Recep Önal, daha sonra da dalgalı kur rejimi ile, halefleri Kemal Derviş ve Masum Türker tarafından koordine edildi. Program, 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra Devlet Bakanı Ali Babacan'ın imzasıyla verilen niyet mektuplarıyla devam etti. Hükümetler değişti, program değişmedi. IMF ile 18 defa Stand-by imzalayan Türkiye, ilk kez bir ekonomik krize bağlı olmadan, 19. Stand-by'ı kucağında buldu. Yeni üç yıllık Stand-by düzenlemesi kapsamında 2005-2007 döneminde IMF'den kullanılması öngörülen kaynak tutarı ise 10 milyar dolar. Papağan ne diyor? IMF destekli programın özü, istikrar içinde büyümeye ve yapısal reformların sürdürülmesine dayanıyor. Yani? Yanisi şu: Büyüme, fiyat istikrarını tehdit etmemeli, cari işlemler açığını finanse edilemez boyutlara sürüklememeli, borçlanma dinamiklerini (vade, borç stoku/GSMH, ve reel faiz) bozarak kendi kendini telef etmemeli. IMF papağanlarının yapısal reformlara ilişkin ısrarlarını ise biz şöyle tercüme ediyoruz: * Siyasetin ve siyasal süreçlerin amaç ve araçları yeniden tanımlanmalı, siyaset alanını piyasa lehine sınırlandırmalı. Bu alandaki siyaset, daha demokratik bir modele oturtulmalı. * Piyasa süreçlerinin etkin çalışmasını önleyen engeller ortadan kaldırılmalı. * Kamu kesiminin fonksiyonları, yeniden tanımlanmalı; siyaset, bir rant paylaştırma ve popülizm aracı olmamalı. * Siyasetin popülizmden arındırılması için, siyaset sınıfının elinde sömürebileceği ekonomik güç bırakılmamalı. *** Papağana biraz çekirdek ve fıstık vererek soruyoruz: -Yukarıdakilerin gerçekleştirilebilmesinin ön şartları nelerdir? Cevap veriyor: -Devletin hakemlik rolünü içinize sindirin, bağımsız yargıya ve özerk kurullara saygılı olun! Gördüğünüz gibi çekirdek ve fıstık hiçbir işe yaramıyor. Zaten, öyle olması gerekmiyor mu?