Yıllardır gündemden hiç düşmeyen, kabak tadı veren, müzmin dertlerimiz var. Bunlardan biri de, cari açık. Cari açığımızın temel bileşeni, dış ticaret açığımız. Türkiye ekonomisinde, "iç piyasaya yönelik üretimin ve ihracatın önemli bir bölümünün ithalata olan bağımlılığı",?cari?açığı kronikleştiriyor. Söz?konusu?yapılanma,?"..büyüme-cari açık-büyüme.." döngüsünü kaçınılmaz kılıyor. Ağırlıklı olarak,?iç?taleple?(yaklaşık?yüzde 70 düzeyinde) büyüyoruz. Ekonominin çarkı, "yüksek iç talep+dış kaynak" ikilisiyle dönüyor. Büyümeye kalktığımızda, cari açık kuyruğu dikiyor. *** Rakamların diline dökersek.. 2011?yılında ithalat, bir önceki yıla göre yüzde 29.8 artarak, 240.8 milyar dolara dayanmış. İhracat, yüzde 18.5'lik artışla, 134.9 milyar dolarda kalırken, ihracatın ithalatı karşılama oranı, yüzde 56 olmuş. Özetle,?dış?ticaret?açığı, 105.9 milyar dolar; cari açık, 77 milyar dolar olarak gerçekleşmiş. Toplam ithalatımızın; -yüzde 71.9'u ara mallarından (enerji dahil), -yüzde 15.5'i yatırım mallarından, -yüzde 12.3'ü tüketim mallarından?oluşmuş. Netice itibariyle, trend değişmemiş: - Ne kadar cari açık, o kadar büyüme! *** Çözüm mü? Kısa dönemde cari açığı hızla buharlaştıracak tek çözüm, "hastayı bitkisel hayata sokarak ateşini düşürmek", yani kriz çıkarmak! Başka çare yok. Gerçekten, cari açığı, sadece krizli yıllarda daraltabilmişiz; hattâ zaman zaman "cari fazla" vermişiz! Cari?açığın?artış?hızı?yavaşlayabilir,?açığın?finansmanı iyileşebilir, açığın finansmanında kısa vadeli?sermaye?hareketlerinin?payı?azaltılabilir, fakat?kriz?çıkarmadıkça,?açığı buharlaştırmak diye bir şey söz konusu olamaz. Küreselleşme rüzgârını arkanıza almadan, uluslararası iş bölümündeki yerinizi?değiştirmeden,?böyle?bir?çemberi?kıramazsınız. *** Hatırlatmak gerekirse.. 1980'li?yıllarda,?"ihracata dayalı büyüme" (export-led growth) diye pazarlanan fiyakalı modeller vardı. Başta Japonya olmak üzere, Güney Kore, Tayvan,?Singapur?ve?Hong?Kong?gibi?ülkeler, "başarı öyküsü" olarak anlatılırdı. Maalesef böyle bir modeli gerçekleştiremedik. Birilerinin rüyalarına rağmen, ihracatla büyüyen bir ekonomi olamadık. Daha doğrusu, işimize gelmedi. Ankara'dan bölüştürülen rantlarla, faaliyet dışı kârlarla ve müflis bir kamu maliyesiyle vaziyeti idare ettik. Şimdi mi? - Şimdilerde, o eski günlerin hasretini çekiyoruz. Yalan mı?