Kalkınmanın kimyası!

A -
A +

Talebeliğimde, "büyüme ve kalkınma" ağırlıklı dersleri çok severdim. Dersi veren hoca, konuya geniş açıdan yaklaşır ve siyaset bilimi, sosyoloji gibi disiplinlerden de yararlanırsa, anlatılanları büyük bir zevkle dinlerdim. Başta, emperyalizm teorileri olmak üzere, büyümenin finansmanı, kalkınmayı sınırlayan engeller, kapalı çember teorileri, az gelişmişliğin ekonomi politiği gibi alanlar, ilgimi çekerdi. Derslerde, "devlet mi-piyasa mı" sorusunun cevabını arayan, hararetli tartışmalara da yer verilirdi. (Bu tartışmanın, makas değiştirerek, "nasıl bir devlet-nasıl bir piyasa" ekseninde halen devam ettiğini söyleyebiliriz.) Ne var ki, Soğuk Savaş'ın bitmesiyle beraber, dünyanın her yerinde, benzer derslerin müşterisi azaldı. "Kalkınma iktisadı öldü mü?" başlıklı makaleler döktürülür oldu. Aslında, kalkınma iktisadı ölmedi, ama kalkınma iktisadının omurgasını oluşturan egemen ideolojiler, derin yaralar aldı; bir kısmı, tarihin çöp kutusuna atıldı. Küreselleşme karşıtlarının yoğun çabalarına rağmen, söz konusu dersler, artık eskisi kadar ilgi çekmiyor. Vaktiyle kalkınma iktisadı okutan hocalarımızdan bazıları, "buruk ve mahcup" bir tebessümle "Kalkınma iktisadı, karın doyurmuyor!" diyebiliyor ve şimdilerde "konjonktür ve piyasa yorumcusu" olarak hizmet veriyorlar. Ne diyelim? Hayırlı işler! Kolay mı? Kalkınmak kolay mı? Kolay olsaydı, her ülke kalkınırdı. Ekonomik kalkınma, simyanın değil, kimyanın ilgi alanına giriyor. Küreselleşeme, tek başına bir kalkınma stratejisi değil, fakat her türlü kalkınma stratejisinin küreselleşmeyi dikkate alması elzem. Küreselleşmeyi, sadece "kutsamakla" ya da "lanetlemekle" bir yere varamıyoruz. Ekonomik kalkınma, bir mühendislik problemine dönüştürülemiyor. Anahtar teslimi kalkınma projeleri üretemiyoruz. Ekonomik kalkınmanın kimyasını, basit bir formüle indirgeyen sihirli reçetelere itibar edemiyoruz. İktisatçıların çoğu, kalkınmayı "büyüme+değişme" diye tanımlıyor. Kalkınmadan zenginleşen ülkelerden de söz edebiliyoruz. Demek ki, sadece büyümek, kalkınmayı garanti etmiyor; büyümeye, nitel bir değişimin de eşlik etmesi gerekiyor. Büyümeyi sınırlayan faktörlerin başında, tasarruf ve dolayısıyla yatırım yetersizliği geliyor. Böylece, büyümenin finansmanı diyebileceğimiz bir problem ile yüzleşiyoruz. Büyümenin finansmanı, ileride yeşerecek bir krizin tohumlarını ekiyorsa ya da ekonomiyi küresel rekabet ortamından koparıyorsa, saatli bombayı çağrıştıran böyle bir büyümeyi alkışlayamıyoruz. Fırsatlar ve tehditler... Herhangi bir ülke, "... düşük gelir-düşük tasarruf-düşük yatırım-düşük gelir..." kısır döngüsüne kilitlenirse, kalkınmak, bir başka bahara kalıyor. Büyümeyi, bir sermaye birikimi sürecine indirgeyebiliriz. Sermaye birikimi süreçleri, aynı zamanda, bir dizi çelişkiyi barındıran süreçlerdir. Çelişkiler taşınamayacak noktaya geldiğinde, kriz dediğimiz oluşum, göz kırpmaya başlıyor. Kriz patladığında, eski çözümlerin iflas ettiğini, ama yeni çözümlerin henüz doğmadığını kabullenmek zorunda kalıyoruz. Dünün doğruları, bugünün yanlışlarına dönüşüveriyor. Bu sebeple, sermaye birikimi süreçlerinin, "değişen ulusal ve küresel dinamiklere" paralel bir biçimde yeniden yapılandırılması, çok ama çok önemli! Günümüzde, ekonomik kalkınmayı, demokrasi ve alternatif politik rejimlerle ilişkilendiren teorik ve ampirik araştırmalar yapılıyor. Ülkelerin kalkınma düzeyini ölçmeyi amaçlayan çeşitli endeksler türetiliyor. Beşeri Kalkınma Endeksi adı verilen araştırmalar, ekonomik kalkınmayı, kritik boyutları itibariyle, büyüteç altına alıyor; not veriyor. Vaziyet böyle... *** Şimdi soralım: -Yıllardır makro ekonomik istikrarı konuşan, AB'ye aday Türkiye'nin gündeminde, bir kalkınma stratejisi var mı? - Maalesef yok! Dünya nereye gidiyor? Biz neredeyiz? Önümüzdeki fırsatları ve tehditleri biliyor muyuz? - Bil-mi-yo-ruz! Yukarıdaki soruları tartışmak ve cevaplarını aramak zorundayız. Ne için? Küreselleşme rüzgârının insafına terk edilmiş, dümensiz bir gemiye benzememek için!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.