Piyasalar muhtelif, ama bir de "hurafe piyasası" diyebileceğimiz çok renkli bir piyasamız var. Bu piyasada talep, her zaman canlı. Hurafe piyasasının bir bölümü, "beyanat ekonomisi" diyebileceğimiz, bir dizi hamaset ve demagojiden besleniyor. Hurafe erbabına göre, borçlarımız alarm veriyor. Acaba öyle mi? İsterseniz, önce yakın geçmişe şöyle bir bakalım. Vaktiyle, Kemal Derviş de ülkenin iç borçlarını artırmakla itham edildi. Derviş, iç borçları artırmadı. Peki ne yaptı? Yıllarca halının altına süpürülenleri, gizlenenleri ortaya döktü. Olup biten bundan ibaretti. Bilindiği gibi, borç yönetimi 1999'a geldiğimizde tıkanmıştı. 2000 yılında, istikrar programıyla nefes alır gibi olduk. Şubat 2001 krizi, ekonomiyi yeniden bir felaket senaryosunun içine attı. Kriz patladığında, iç borçlar için "konsolidasyon" dış borçlar için "moratoryum" konuşuluyordu. Daha sonra, ekonominin direksiyonuna Kemal Derviş oturduğunda, işler değişti; iyileşme yönünde önemli adımlar atıldı. Borç dinamiklerini, Derviş'in kredibilitesi ve IMF desteği ile, rayına oturtmaya karar verdik, ama devam edemedik. Derviş'in istifası, Kasım 2002 seçimlerini tetikledi ve bu günlere geldik. Gelelim konumuza. ? Alarm veriyor mu? Borçlar, alarm vermiyor! Rakamlar şöyle:(*) > 2002-2006 döneminde, bütçe açığı yüzde 14'den, yüzde 1'e gerilemiş. > 2006 sonu itibariyle, 257.8 milyar YTL (183.4 milyar dolar) olan Toplam Kamu Net Borç Stoku'nun GSMH'ya oranı, yüzde 44.8'de kalmış. 2002 sonunda bu oran, yüzde 78.4'e dayanmıştı. > AB tanımlı net borç stoku rakamlarına göre, Kamu Net Borç Stoku'nun GSMH'ya oranı, 2002'de yüzde 93'ten, 2006 yılında yüzde 60.7'ye düşmüş. Demek ki, borç stoku/ GSMH açısından, Maastricht kriterini (yüzde 60) yakalamış gibiyiz. > Faiz ödemelerinin GSMH'ya oranı ise, 2003'te yüzde 16.4'ten 2006'da yüzde 8.7'ye inmiş. > Dövize endeksli ve döviz cinsinden borç stokunun, 2002'de yüzde 45'ten 2006'da yüzde 8.5'e gerilediğini de gözden ırak tutmamak gerekiyor. Dolayısıyla, dalgalanmalara karşı, borç stokunun eskiye oranla daha dirençli olduğunu söyleyebiliriz. ****** Beğenmediniz mi? Diyelim ki, rahatsız oldunuz; kamu borçlarına ilişkin rakamları çarpıtmak istiyorsunuz. Mesela şöyle yapabilirsiniz: > Brüt borç stoku rakamlarını verirsiniz. Bu rakamı, geçmiş yıllara ilişkin net rakamlarla mukayese eder, artışları şişirirsiniz. Fena mı? > Mutlak rakamlara ağırlık vererek, artış hızında ortaya çıkan gerilemeleri ve nispi iyileşmeleri göz ardı edersiniz. > Finansal sistemdeki bazı kırılganlık göstergelerini, büyüteçle dile getirerek, iyileşmeleri tamamen ihmal edebilirsiniz. *** Bunları, medya desteği ile halkımıza yutturabilirsiniz. Ne diyelim? Tebrikler.. ? Unuttuk mu? Hatırlayan var mı? 2000 ve 2001 yıllarında ne diyorduk? Sabrınızı fazla zorlamadan söyleyelim: "Yol engebeli, merkep topal, yük züccaciye!" diyorduk. Sebebi son derece açıktı, çünkü: > Borç/GSMH oranı çok yüksekti. > Kısa vadeye yoğunlaşan borç stokunu, yüksek reel faizle döndürmek zorundaydık. > Kamu borçlanmasının mali sistem içindeki payı, dehşet verici boyutlara tırmanmıştı. > Hazine'nin finansmanına aracılık eden bankacılık sektörünün bilançolarında, bir dizi mayın göz kırpıyordu. Sistemin omurgasını oluşturan bankaların aktiflerinin, giderek daha büyük bir bölümünün, iç borçlanma kağıtlarına endekslenmesi, bankaların "faiz, kur, likidite ve vade" risklerini arttırarak, son derece kırılgan bir finansal yapı oluşturuyordu. > Batan bankaların ve kamu bankalarının görev zararlarının getirdiği yük de cabasıydı. Peki şimdi ne oluyor? > Borç stoku, oransal olarak düşüyor. > Borçlanma vadesi uzuyor. > Mali sistem, eskiden olduğu gibi kamu borçlanmasının ağırlığı altında ezilmiyor. > Bankacılık sektörü, temel finansal riskler açısından daha sağlıklı durumda. Faizler mi? Devam edeceğiz. (*) www.hazine.gov.tr