Karavana!

A -
A +

Komplo teorileri, at sineği gibidir; biri kalkar, biri iner. Bizim coğrafyamız, jeopolitik ve jeostratejik at sineklerinin üremesi için son derece mümbit bir ortamdır. Onları kolay kolay defedemezsiniz. Hiç şüpheniz olmasın, 2005'te de bizi sortilemeye devam edecekler. 2003 ve 2004 yıllarında, komplo teorileriyle süslenmiş yerli ve yabancı pek çok ekonomik analiz okuduk. Bu tür analizlerin omurgasını genellikle cari işlem açıkları, borç dinamikleri, iç ve dış politik gelişmeler oluşturdu. Bunlardan iki tanesi bir hayli ses getirdi. Daha 2004'e girmeden 2003 yılının Kasım ayında kaos dedikoduları yayılmaya başladı. The Economist dergisini de bünyesinde bulunduran The Economist Group'a bağlı bir kuruluş olan Economist Intelligence Unit, Türkiye ile ilgili bir kriz senaryosu açıkladı.(*) Özetle: * Mayıs 2004'te yapılacak yerel seçimler öncesinde Hükümet, bütçe açığını derinleştirecekti. * Enflasyon üç haneli olacak,TL'den kaçış hızlanacak, güven ortamı zedelenecek, ekonomi % 4.5 küçülecekti. * Avrupa Birliği'ne üyelik perspektifi, toplumu ikiye bölecek, gerginlik oluşturacaktı, ülkenin kredibilitesi yara alacaktı. Gelelim ikinci senaryoya: Ağustos 2004'te çok yoğun bir cari açık muhabbeti başladı. Uygulanan para ve kur politikası sonucunda, cari açık artmış, borç dinamiklerinde bir iyileşme sağlanamamış, reel faiz istenilen düzeye indirilememişti. Bir uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu tarafından yapılan yazılı açıklamaya göre, Türkiye'de döviz fiyatı çok düşüktü. Cari işlem açığı, tehlikeli boyutlara sürüklenmişti. Dolayısıyla, bir 'maksi devalüasyon' tehlikesi vardı. Birçok kriz teorisyenine göre, Merkez Bankası (MB), fiyat istikrarı sağlamak adına, cari işlem açığının artmasına seyirci kalarak fiyat istikrarını tehlikeye atıyordu. Bu açıdan bakıldığında, MB'nin ileri derecede miyop olduğu söylenebilirdi. MB, dövizin fiyatını düşük tutmak için gecelik faizi düşürmemekte direniyordu. Böylece, "yüksek faiz+dalgalı kur" ikilisi döviz kurunu baskı altında tutarak, enflasyondaki düşüşe katkıda bulunuyordu. Bu politika, cari açığı sürdürülemeyen boyutlara taşıyordu. Sürdürülemeyen cari açık aslında, ertelenmiş ya da baskı altında enflasyon demekti. Bunları okuyanların, "Yahu, bunların bir bildiği vardır!" diye tepki vermelerini normal karşılamak gerekir, ama böylesi senaryoların etkisini nötralize edebilecek güçte iyimser senaryolar da vardı. Sineklenmemek için... Türkiye, mali disiplini sağlamaya, enflasyonu düşürmeye, borç dinamiklerini iyileştirmeye, yapısal reformları sürdürmeye devam ettiği sürece, 2005 yılında risk algılamaları düzelir ve cari işlemler açığının finansmanında problem yaşanmaz. Dalgalı kur rejimi, ancak böyle bir ortamda kendisinden beklenen sarsıntı ve şok emme fonksiyonunu yerine getirebilir. Cari işlemler açığını bir saatli bomba gibi algılayarak risk primi üretmek ve ekonominin temel aktörlerinin ufkunu karartmak istemiyorsak, başta ihracat ve turizm gelirleri olmak üzere kazanılmış dövizleri artırmak zorundayız. İthalatı dizginleyebilmenin birtakım kısıtları olduğunu da unutmamak gerekiyor. *** Niçin? Cari açığımızı finanse edenleri ürkütmemek için... Sineklenmemek, sortilenmemek ve örselenmemek için... Dahası, birilerinin karavana atmaları için... ..... (*)The World In 2004, s.48 Economist Intelligence Unit, November, 2003

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.