Argo, her yanımızı sarmış durumda. Ekonomi ve finans dünyası da kendi argosunu üretiyor. Bir piyasa yorumcusu, " Biz artık kaşarlandık; piyasalar, iç siyasete ilişkin gerginlikleri iplemiyor. Dış kaynaklı, küçük çapta bir takım dalgalanmalar olur, ama kriz olmaz!" deyivermiş. Okuyucu soruyor: Gerçekten kaşarlandık mı? Kaşarlanmak ne demek? Bildiğimiz kadarıyla, kaşarlanmak, duyarsız kalmak, hassasiyetini kaybetmek, dumura uğramak, umurunda olmamak gibi anlamlara geliyor. Kaşarlandığımızı söyleyen yorumcu, iç ve dış şoklara, daha dayanıklı hale geldiğimizi, bağışıklık sistemimizin güçlendiğini anlatmak istiyorsa, doğru söylemiş. Şoklardan hiç etkilenmeyeceğimizi ima ediyorsa, doğrusu biraz abartmış. Finansal piyasaların kırılganlığını ölçmek amacıyla, bol miktarda "kırılganlık ve stres endeksi" oluşturuluyor, ama bunların arasında "kaşarlanma endeksi" diye isimlendirilen bir tanesini, şimdiye kadar hiç duymadım. Peki, cari açığa karşı da kaşarlandık mı? Kurallar dahilinde, kurallar haricinde... Cari açığın temel bileşeni, dış ticaret açığımız. Hızlı ithalat artışının gerisinde, büyüme ve değerli YTL var. Başta petrol ve doğal gaz olmak üzere, yükselen enerji fiyatları, cari açığa katkı yapan faktörlerin başında geliyor. Türkiye'de üretimin ve ihracatın önemli bir bölümünün, ithalata bağımlı olması, problemi daha da karmaşık hale getiriyor. Cari açığı azaltmak ve sürdürülebilir kılmak adına, "oyunun kurallarını değiştirerek" ya da "oyunun kuralları içinde" gerçekleştirilebilecek bir dizi öneri, gündeme geliyor. Oyunun kurallarını değiştirebilmek için, her şeyden önce, IMF destekli istikrar programından çıkmak gerekiyor ki, böyle bir riski, hiçbir siyasi iktidarın alabileceğini zannetmiyorum. Oyunun kuralları içinde neler yapılabilir? Diyelim ki,"büyüme- ithalat artışı- cari açık" döngüsü, zamanla "sermaye girişi- büyüme- cari açık- sermaye çıkışı-finansal çalkantı" sarmalına dönüşüyor ve tehdit oluşturuyor. -Büyümeden fedakarlık edebilir miyiz? -Hayır! -Dalgalı kur rejiminden çıkarak, "enflasyon kadar kur artışı" diye tanımlanacak yeni bir döviz kuru çıpasıyla yolumuza devam edebilir miyiz? -Hayır! -"Faizi indirelim, kur yükselsin, ithalat daralsın, cari açık kapansın!" formülü işler mi? Hayır! Ne yapmalı? Doğrudan yabancı sermaye girişini artırmak, sermaye hareketlerinin vadesini uzatarak, sıcak paranın ateşini düşürmek, mali sisteme derinlik kazandırmak, özellikle bankacılık sektöründeki sistemik ve operasyonel risklerin azalmasına yönelik önlemler almak gibi, cari açığın finansman kalitesini iyileştirecek adımların atılması son derece önemli. Son tahlilde, cari açık, bize şunları söylüyor: *Kısa vadeli sermaye hareketlerinin şantajından kurtulmak istiyorsanız, fiyat istikrarı ve mali disiplini göz ardı etmeden, üretimi ve ihracatı yeniden yapılandırmak zorundasınız. Küresel iş bölümündeki yerinizin değişmesi gerekiyor. *İthal enerjiye olan bağımlılığınızı azaltabilecek, orta ve uzun vadeli projelere kafa yormalı ve hayata geçirmelisiniz. Şimdilerde düşüşe geçen fiyatlar, sizi rehavete sürüklemesin. **** Şunu hiç unutmayalım: İş alemi için en büyük teşvik, makro ekonomik istikrardır. İstikrar, sürdürülebilir büyümenin ön şartıdır; ama büyüme olmadan, istikrarı muhafaza etmek kolay değildir. Bizim gibi ülkeler, bu ve benzeri "...yumurta-tavuk-yumurta.." problemleri ile yaşamak, yani bedel ödemek zorunda. Cari açığı tartışırken, aslında bunları tartışıyoruz. Dolayısıyla ne oluyor? "İktisatta bedava fiil yoktur!" diyen iktisat hocaları, bir kez daha haklı çıkmış oluyor.Tarih, tekerrür ediyor.