Hakkını yemeyelim. Herhangi bir TV'nin ana haber bültenini sunabilecek kadar yetenekli ve kendinden emin. Ağzından bal damlıyor, diyemem; fakat kürsüdeki politikacı, gerçekten çok düzgün konuşuyor. Ne var ki... Konuşma bir süre sonra, cazibesini kaybediyor, tekerleme tadında devam ediyor. Sabrım taşıyor. Sevdiğim bir tekerlemeyi mırıldanıyorum. -Keşkekçinin keşkeklenmiş keşkek kepçesi... Özetle: -Lâf çok, iş yok! *** Siyaset kurumu, çözüm üretmeme konusunda birbiriyle yarışıyor. Propaganda ve dezenformasyon amaçlı bir dizi polemik, ülkeyi yıllardır esir almış durumda. Vatan, millet sevgisi ekseninde mıncıklanan kavramlar, piyasaya sürülen sahte paraları andırıyor. Siyaset sahnesindeki tekerleme erbabına sorsak: -Ocak kıvılcımlandırıcılardan mısın yoksa kapı gıcırdatıcılardan mı? Cevap bellidir: -Ne ocak kıvılcımlandırıcılardanım ve ne de kapı gıcırdatıcılardanım.. Aslında ne olup bittiği son derece açık: * Siyasetçi, demokrasiden değil, geçmişten devralınan naftalinli evhamlardan besleniyor. * Her zaman olduğu gibi "Ben karar veririm, halk bana uyar" refleksiyle hareket ediyor. *Gerektiğinde "kayıt dışı siyaset" ile işbirliği yapmaktan çekinmiyor; "hukuk devleti, saydamlık ve hesap verme sorumluluğu" gibi kavramları, birer dolgu maddesi gibi görüyor. *** Hani... * Özgürlük, iktidarın bölünmesi ve paylaşılmasıydı; despotizm, tek elde toplanması ve kokuşmasıydı... Hani... Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın, başlangıç bölümünde, "... Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medenî bir iş bölümü ve iş birliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu"; hususunun altı çiziliyordu. Fiili durum çok farklı. Anlaşılacağı üzere, aklınıza gelebilecek her şey, iktidar kavgasına malzeme oluyor ve yozlaştırılıyor; ama zırva tevil götürmüyor! *** Şairin dediği gibi: Neler yapmadık bu vatan için Kimimiz öldük Kimimiz nutuk söyledik!