Kendimizi kandırmayalım. Yıllardır gerçekleştirdiğimiz bir dizi yozlaşmanın tadını çıkarıyoruz. Yarayı tedavi etmek yerine kaşımak, bize marazi bir zevk ve mutluluk veriyor. Ne zamana kadar? Yara, kangren olana kadar! Hukuk, siyaset ve ekonomi gibi iç içe geçmiş birçok alanda sorunları çözmek için bazı radikal adımların atılması gerekiyor. Reform, çok sancılı bir süreç. Reform yapmak kolay değil. Reform yapmak kolay olsaydı, reform olmazdı. Hem reform yaptım diyeceksiniz, hem de yerleşik çıkarlara, eski tabirle 'müesses nizam'a dokunmayacaksınız; işte bu mümkün değil. Türkiye'de statükoya ya da mevcut güç dengesine yönelik her türlü makyaj sırıtıyor, dökülüyor, akıyor. Dolayısıyla böyle bir makyajlama operasyonunu yapısal reform olarak nitelemek mümkün değil. İdare-i maslahat yaparak bunu reform diye yutturamazsınız. Yozlaşmış bir sistemin en zayıf anı, kendini değiştirmeye karar verdiği andır. * Ama... Çökmeye yüz tutmuş eskinin yerine, sürdürülebilir bir yeni ikame edilemiyorsa, o zaman, eskiye meşruiyet kazandırılmış olur; mümkün olan diğer reform alternatiflerinin önü kesilir. Egemen olan yozlaşmadan beslenenler, haklı çıkmış gibi olurlar. Böylece, radikal reformların önü kesilir, hasretle beklenen iyileşme, bir başka bahara kalır. Türkiye'nin AB perspektifi ve IMF destekli istikrar programı birçok yapısal reform öngörüyor. Sağlanan istikrarın kalıcı olabilmesi için, yapısal reformları tamamlamak zorundayız. Reform yapmak için kolları sıvayanlar kırılması oldukça güç bir direnç ile karşılaşırlar. Şöyle ki: * Bir ülkenin iktidar seçkinleri (power elites) yozlaşmadan besleniyorlarsa, beslendikleri düzeni değiştirmiyorlar, bindikleri dalı kesmiyorlar. * Yerleşik düzen, hastanın iyileşmesini tehdit olarak algılıyor. * Böyle bir düzene destek verenler ödüllendirilirken, sorgulayanlar bedel ödüyor, cezalandırılıyor. * Egemen ideolojinin sahiplendiği büyüme ve kalkınma modeli tıkandığında, 'kriz' dediğimiz bir süreç uç veriyor. Doktorun hasta ile olan ilişkisi gerginleşmeye başlıyor. * Reddedilemeyen miras! Gelelim, Türkiye için çıkarılması gereken derslere: * Türkiye'de ekonomiye ilişkin yozlaşmış yapı ile organik bir bütünlük içinde bulunan kamu kesimi, sürekli olarak devredilen bir miras niteliğinde. * Hiçbir siyasi iktidar, bu mirası reddedememiş; daha doğrusu, bindiği dalı kesmemiş. * Özel sektörün bir bölümü de, her zaman olduğu gibi, böyle bir yapılanmanın ve sistemin omurgası olmaya devam etmiştir. Bir başka ifade ile, söz konusu 'özel kesim!' bir türlü özelleşememiş. Çare var mı? Ekonomik reformların yapılabilmesi için 'olmazsa olmaz' temel bir şart var: Siyasi irade. Siyasi iradeyi ikame edebilecek bir başka araç, henüz bulunamadı. Rant aktarma hedefine kilitlenmiş olan kamu kesimine ilişkin yozlaşmış yapı, aynı zamanda ülkede egemen olan sermaye birikimi ve bölüşüm ilişkilerini temsil ettiği için kolaylıkla değiştirilemiyor. *** Reform için kolları sıvayanlara öncelikle sabır, sonra başarı diliyoruz.