Kriz lobisi çalışıyor. Bilinen uyarılar, bir kere daha enjekte ediliyor. Efendim, kriz, geliyorum dermiş, krizin ayak seslerini duymak için kulaklardaki pamukların atılması iktiza ediyormuş. Mönüde cari açık ve sürdürülmesi mümkün olmayan borç dinamiği var, garnitür ve sos olarak, FED'in faiz artırımı sinyali, yabancı yatırım bankalarının ve derecelendirme kuruluşlarının şom ağızlı raporları, muhtemel iç ve dış şoklar var. 2003 yılı itibariyle birkaç kere denediler, sökmedi. Kötümserliğe yaslanmak her zaman daha kolaydır. Kasvetin hamasetle paketlenmesi genellikle prim yapar. Tahminlerinin gerçekleşmemesi halinde kötümserler çok fazla hırpalanmazlar, ama aynı duruma iyimserler düşerlerse, acımasızca eleştirilirler. Önemli olan, iyimserliğin ve kötümserliğin nereye dayandırıldığıdır. Temelsiz ve kuru sıkı bir kötümserlik kadar, dozu kaçmış ve balon oluşturan bir iyimserlik de arzu edilmez. Krizin ayak sesleri Şimdi söyleyin bakalım, siz kriz kokusu alıyor musunuz? Bendeniz şimdilik pek alamıyorum, ama senin burnun tıkalı diyenlere de her zaman olduğu gibi saygılarımı sunarım. Ünlü iktisatçı, Rudiger Dornbusch, finansal krizleri patladığı zaman, yani iş işten geçtiği zaman anlayabilirsiniz derdi. Kriz olarak tanımlanan ortam, insanların geçmişe ve geleceğe bakışını hemen değiştiriveriyor. Daha önce düşünülmeyenler düşünülmeye başlanıyor; çözüm diye ortaya atılan birçok politikanın aslında yeşeren krizin tohumlarını atmış olduğu hayretle görülüyor. Daha teknik olarak ifade etmek gerekirse, kriz, geçmişin doğrularının iflas ettiğini ve egemen olan sermaye birikimi modelinin çöktüğünü tescil ediyor. Kriz ortamı yerleşik çıkarlarla yeni arayışlar arasında bir gerginlik doğuruyor. Bir başka ifadeyle 'böyle gelmiş, ama böyle gitmez' mesajı statükonun temsilcilerine ulaştırılıyor. Kabul etmek gerekir ki, bu mesajın deşifre edilmesi pek kolay olmuyor. Mesajın doğru okunması, anlaşılması ve sindirilmesi için niyet mektupları ve 'Stand-by' düzenlemeleri de yetmeyebiliyor; bir Derviş'e gerek duyulabiliyor. Makro-ekonomik istikrarsızlık (yüksek enflasyon, durgunluk, ödemeler dengesi, dış borçlanma ve kredibilite sorunları) ekonominin, bağışıklılık sistemini çökertiyor. Böyle bir bünye, krizlere her zamankinden daha hassas hale geliyor. Krizler nasıl olgunlaşıyor ve patlıyor? Bu soruya şöyle genel bir cevap verebilmek mümkün görünüyor: Krizi, "sistematik hatalar" oluşturuyor, olgunlaştırıyor ve daha sonra "arızi hatalar" krizin fünyesini çekiyor, patlatıyor. Bir başka deyişle, bir saatli bombayı kurmak ya da dinamit lokumunun fitilini döşemek sistematik hatayı, saatli bombanın ya da dinamit lokumunun patlatılması arızi hatayı simgeliyor. İçiniz karardı değil mi? Şimdilik bu kadar kâbus yeter...