Doğrusu, bu kadarını bilmiyordum. Dört tarafımız kuşatılmış, haberimiz yok. Muhatabım, ekonomide olup biten her şeyi lobilerle açıklıyor. Ona göre, ülkedeki en güçlü lobi, faiz lobisi. Piyasaları, faiz lobisi belirliyor. Başka lobi var mı, diye sorma gafletinde bulunuyorum. Olmaz olur mu, diyerek, başlıyor saymaya: -Dalgalı kur lobisi, sıcak para lobisi, fiyat istikrarı lobisi... Sözünü keserek, devam ediyorum: -Mali disiplin lobisi, faiz dışı fazla lobisi, yapısal reform lobileri... Dalga geçme, diyerek uyarıyor ve kıvırıyor: -Aslında bütün lobilerin anası, "düşük kur-yüksek faiz" lobisidir; diğer lobiler, taşerondur. Bir ara, küresel lobilerden de dem vurmasını istiyorum. Bakınız neler oluyormuş: ABD'de, resesyon lobisi ile, stagflasyon lobisi çatışıyormuş. Stagflasyon lobisi, ABD Merkez Bankası Fed'i ele geçirmek üzereymiş. Fed eski başkanı Greenspan, şimdilerde, resesyon lobisine çalışıyormuş! Enflasyon ve resesyon arasına sıkışan Fed Başkanı Bernanke ise, selefine yani Greenspan'e çok kızıyormuş! Eyvah ki, eyvah! Zırva, tevil götürmüyor. Bizimki iyice tozutmuş, deyim yerindeyse, zırvanaya varmış! Lobi takıntısıyla malul olan arkadaşımızın, derhal müşahede altına alınması gerekiyor. Kabul etmek gerekir ki, her türlü gelişmeyi lobilere, daha doğrusu, belli lobilerin tekeline atfetmek, müthiş bir zihinsel konfor sağlıyor. Sevgili dostumuz, bu konforu biraz abartmış, fanteziye dönüştürmüş. Peki, lobi diye bir şey yok mu? Olmaz olur mu?.. Lobiler, hayatın gerçeğidir; ulusal ya da küresel düzeyde, politik ve ekonomik süreçleri etkileyerek, amaçlarına ulaşmak konusunda, birbirleriyle kıyasıya bir rekabet içindedirler. Ne var ki, hayat, sadece ve sadece lobilerden ibaret değildir. *** Gelelim faize... Hiç kimse, faizin düşük olduğunu söylemiyor. Merkez Bankası, enflasyon hedeflemesi rejiminin gereklerine uygun olarak, faiz silahını bazen göstererek, bazen de patlatarak, beklentileri yönetmeye çalışıyor. İç ya da dış şokların getirdiği çalkantının kalıcı olma ihtimali ortaya çıktığında, orta vadeli beklentilerin bozulmasını önlemek için, kısa vadeli faiz oranlarını artırabiliyor. Şöyle bir bakalım: 2002 yılı başından bu yana nominal faizler % 70'lerden % 16'lara kadar düşerken, reel faizler % 20-30 aralığından, % 10'un altına kadar gerilemiş ve Aralık 2007'de % 9.81 olarak gerçekleşmiş. Neden mi? Demek ki, lobiler böyle istemiş! Zırvanaya varmak... Lobiler ve fobiler arasına sıkışan uzmanımıza sordum: -Sence, faiz lobisinin tasallutundan kurtulmak için ne yapmalı? "2008, çok zor geçecek; kırılganlık artıyor; cari açık bombası elimizde patlayabilir!" diye klasik bir beyanat patlattı ve eğitimli bir papağanı bile kıskandıracak bir biçimde her zamanki önerilerini sıraladı: * Sermaye hareketlerini kısıtlayalım, Ağustos 1989 öncesi kambiyo sınırlamalarına dönelim. Dalgalı kur rejiminden vazgeçelim. Faizi de, kuru da kontrol edelim. * Merkez Bankası faizi düşürsün, kur yükselsin; böylece ithalatı daraltarak, cari açığı dizginleyebiliriz. * IMF'yi kovalım; bir ulusal istikrar programı açıklayalım. * Gümrük Birliği'nden çıkalım. AB ile yürütülen müzakereleri askıya alalım. İthalata yeni vergiler koyalım. Yerli sanayileri, kur politikası ve kotalarla koruyalım. *** Dostumuzun öne sürdüğü "mükemmel fakat imkânsız!" çözümleri dinlerken, şöyle düşündüm: -Biz, yukarıda yer alan korumacı safsataları vaktiyle uygulamadık mı? Sonuç ne oldu? -Çözüm diye pazarlanan mahut politikaların, yeni bunalımların tohumlarını ekebileceğini hâlâ anlayamadık mı? *** Acaba diyorum... Tam bir yamalı bohçayı andıran bu reçete, sakın bir başka lobinin (otarşi ve kaos lobisi!) marifeti olmasın... Muhayyel bir lobiden kaçarken, gerçek bir lobiye tutulmak, bu olsa gerek!