Medya

A -
A +

Yazılısı, sözlüsü, sazlısı, cazlısı, cümbüşlüsü, davullusu, zurnalısı, zillisi ve de asparagaslısı.. Bizim medya, bir âlem. Medyaya her gün bayram. Medya, haber yapar, haber koklar, haber kokutur, haber öldürür, haber üretir, haber tüketir. Medyamız, haberine, manşetine; köşe yazarımız, makalesine itibar kazandırmak için sık sık "Çok üst düzeyde bir yetkili!"ye yaslanır. Özellikle kriz dönemlerinde, "Çok üst düzeyde bir yetkili!" frekansında bir artış hissedilir. Bu husus, ülkemizde demokrasinin ne kadar köklü(!) olduğunun da bir göstergesidir. Yazıya, makaleye, habere, manşete kredibilite kazandırmanın başka yolları da vardır. Mesela dış basında gözünüze kestirdiğiniz ya da dişinize göre bir şey bulduğunuzda, hemen patlatırsınız: * Dünyaca ünlü ekonomi gazetesi The Financial Times şöyle yazdı.. * Ciddiyeti ile tanınan Le Monde Diplomatique dedi ki... * Ekonomik yorumlarının isabetiyle tanınan The Wall Street Journal'da yer alan bir haberde.. * Ünlü The Economist dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre.. ...Ve daha neler, neler... Üç maymunu seviyoruz... Her nedense, yukarıda adı geçen yayınlarda yer alan bazı haber, analiz ve yorumlar söz konusu olduğunda, bizim sözlü ve yazılı medya, "üç maymun"u oynar. İşine gelmezse, "görmez, duymaz, konuşmaz." Şimdi, bir de madalyonun diğer yüzüne bakalım. Hiç düşündünüz mü? Bize atıfta bulunan yabancılar, bizim onlar hakkında bol keseden kullandığımız övgüleri niçin kullanmıyor? Yabancı basın, bizden söz ederken "Ciddiyeti ile tanınan ..... gazetesi" ya da "Yorumlarının isabeti ve doğruluğu ile temayüz etmiş ...... ceridesi" diyor mu? Bendeniz, hiç tesadüf etmedim, efendim. İyi ki, şöyle demiyorlar: * Asparagas haberleriyle ve yargısız infazlarıyla tanınan.... ..... gazetesi dedi ki... * Çok üst düzeyde yetkilileri haber kaynağı olarak istihdam eden yarı resmi.......... gazetesinin verdiği bilgiye göre.... Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve kendinize sorun: Biz, böyle sıfatlarla anılmayı hak ediyor muyuz, yoksa etmiyor muyuz? Bir eski muharrir şöyle demiş: "Matbuatımız, tahkir ve takdir ederken yerlere kadar eğilir. Onun için, tahkiri ve takdiri mütesaviyen çamur kokar!" Bu kadar kasvet yeter. Biraz da dışarıya bakalım. Bir arkadaşım gönderdi; Amerikalının biri, üşenmemiş ve aşağıdaki soruya cevap aramış: ABD'de gazeteleri kimler okuyor? THE WALL STREET JOURNAL: Ülkeyi "gerçekten yönetenler" okur. THE NEW YORK TIMES: Ülkeyi "yönettiğini sananlar" okur. THE WASHINGTON POST: Ülkeyi "biz yönetmeliyiz" diye düşünenler tarafından okunur. USA TODAY: Ülkeyi "biz yönetmeliyiz" diye düşünen, fakat THE WASHINGTON POST'u anlamayanlar tarafından okunur. THE LOS ANGELES TIMES: Ülkeyi "eğer vakit bulurlarsa yönetmekte sakınca görmeyenler" tarafından okunur. THE BOSTON GLOBE: Ülkeyi "babaları ve dedeleri yönetmiş olanlar" tarafından okunur. THE NEW YORK DAILY NEWS: Ülkeyi "kimlerin yönettiğinden pek de emin olmayanlar" tarafından okunur. THE NEW YORK POST: Ülkeyi "onlar skandal üretmedikçe, kimlerin yönettiğini hiç dert etmeyenler" tarafından okunur. THE SAN FRANCISCO CHRONICLE: Ülkeyi "bir ülkenin olduğuna ve birilerinin onu yönettiğine aldırmayanlar" tarafından okunur. THE MIAMI HERALD: "Başka bir ülkeyi yönetenler" okur. *** Demek ki, onlar da bize benziyor; pazar, bir güzel paylaşılmış. Sermaye, kendini savunacak fikirleri her zaman satın alabiliyor, ama bazı fikirler sermaye bulamıyor. Ne yapabilirsiniz? ..... Ramazan Bayramınızı tebrik ederim, sevgili okuyucularım...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.