Mehtap seyreder misiniz? Geçen sene Emirgan'da, Atlı Köşk'ün önünden bir taksiye bindim. Hava güzel, mehtap muhteşem, Boğaz harika... Duygu yüklüyüm, İstanbul'a dair yarım yamalak ne kadar şiir biliyorsam, tamamını ardı ardına okumak istiyorum. Şoför, kafa dengi birine benziyor. "Aheste çek kürekleri, mehtap uyanmasın!" diye takıldım ve sordum: -Mehtap seyretmeyi sever misin? Sormaz olaydım! Öyle bir cevap verdi ki, nutkum tutuldu. Bakın neler dedi: - Ne mehtabı be abi! Biz karnımızı zor doyuruyoz. Sen kalkmışın bana ay mehtabından bahsediyon! Ellerinden öper, üç tane çocuk var, bir tanesi de yolda.. Mehtap karın doyurmuyo, annadın mı! Yutkundum ve anladım diyebildim. Demek ki, aç karnına mehtap seyredilmiyordu. İhtiyaçlar arasında bir hiyerarşi olduğunu çok okumuş, çok anlatmıştım, ama böyle bir ders almamıştım. Aldığımız ikinci ders, daha önemliydi; tok, açın halinden anlamıyordu. Üçüncü ders ise son derece açıktı: Hiç kimse, benim duygularımı paylaşmak zorunda değildi. Bu soğuk duştan sonra, mehtap bana kaşlarını çattı ve küstü. Bindiği takside şiir okumaya kalkınca, şoförden dayak yiyen Can Yücel'i (Hasan Ali Yücel'in oğludur) hatırlamadım desem, yalan olur. Neyse ki biz, ucuz atlatmıştık. Can Yücel'in de mehtap ile arası pek iyi değildi. Bir şiirinde şöyle der: "Bir sen eksiktin ay ışığı, gümüş tüy dikmek için manzaraya!" Tam bizim taksi şoförüne göre değil mi? "Bu şirket, mehtap seyreder!" İsterseniz, şimdi daha farklı bir mehtap muhabbetine girelim. Merhum Sabri Ülgener Hoca, gizli işsizliği anlatırken Cenap Şehabettin'den bir hikâye nakleder. Evrak-ı Eyyam'dan alınan kıssa şöyledir: "Şimdi mesela bir efendiyi mehtap müdürü tayin ediniz, size hiç böyle memuriyet mi olur demez. İlk sene bir başkatip, ikinci sene bir müdür muavini ile bir devriye nöbetçisi ister. Üçüncü sene bir yığın iş daha bulur, her iş için bir memuriyeti cedide ihdas eder." Mehtap seyretmekle iştigal eden bu şirket ya da devlet, daha sonra devasa bir organizasyon olur. Günün birinde sorarlar: "Yahu bu şirket ne iş yapar?" Cevap şöyledir: "Bu şirket, mehtap seyreder!" Mehtap seyretmek güzeldir, ama şirketleşmemek kaydıyla. "MEHTAP Projesi" İlginç bir rastlantıdır; Türkiye'nin kamu yönetimi reformu çabaları içinde "MEHTAP Projesi" diye anılan bir çalışma var. "Merkezi Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi" diye anılan reform inisiyatifi, kısaca "MEHTAP Projesi" (şaka değil!) olarak isimlendirilmiş. 13 Şubat 1962 gün ve 6/209 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı'yla tanıştığımız "MEHTAP Projesi" bir süre sonra mehtap seyretmeye başlamış. Bürokratik reform yapmak ve uygulamak kolay bir iş değil. Neden mi? * Bürokrat, bürosunu büyütmek ister, yetki maksimizasyonu peşinde koşar. * Bürokrasi, bir "oligarşiye" "örgütlü sorumsuzluğa" ya da "kleptokrasiye" dönüşebilir. * Bürokratik rekabet, piyasa rekabetini öldürecek boyutlara tırmanabilir. * Bürokrasi, kamu çıkarı maskesi altında, birtakım özel çıkarlara hizmet edebilir. Bürokrasi, bütün bunları son derece kapsamlı bir senaryonun parçası olarak yapar. Dolayısıyla, oyunun bütününü gözden kaçırmamak çok önemlidir. Sadece bürokrasiyi suçlayarak ya da onu ıslah etmeye kalkarak bir yere varamayız. Türkiye'nin farklı siyasi kadrolara hizmet verebilecek yetişmiş ve nitelikli bir bürokrat rezervi yok. Mevcudu iyi değerlendirmenin yollarını aramamız gerekiyor. AB'ye uyum çalışmaları ilerledikçe, "Ankara bürokrasisi" ile "Brüksel bürokrasisi" kafa kafaya geldikçe, problem daha da belirgin bir biçimde ortaya çıkacak. *** Kamu kesimini yeniden yapılandırmadan, bürokratik reform yapmaya, "bürokratik oligarşi"yi devirmeye kalkışırsanız, ne olur? Mehtap seyredersiniz! Her zamanki gibi...