Yazı bilimsel toplantılara katıldığımda, ayaklarımın yerden kesildiği duygusuna kapılır, deyim yerindeyse, rüya görmeye başlarım. Kalite kongreleri de bu cümledendir. Ne yazık ki, böyle rüyalar pek fazla sürmez. Ülke gerçekleriyle yüzleştiğimde, apar topar uyanır, aczimi bir kere daha idrak ederim. Bu tür toplantılardan evinize dönerken, eğer mümkünse bir minibüse binebilirseniz, sizin için çok iyi olur. Toplantıda aldığınız akademik narkozun etkisini, kısa bir sürede atabilir, daha kolay ayılabilirsiniz. Hele minibüsün ön camında "Mevzu derin!" gibi bir ibare de yazılıysa, yolculuk boyunca, bir dizi yeni vizyon oluşturabilirsiniz. Ayılmak için işkembeci arayan zevata da, aynı yöntemi hararetle tavsiye ederim. Deniz fenerleri kimler için? İyi organize edilmiş kalite toplantılarını, saniye farklarıyla yanıp sönen deniz fenerlerine benzetirim. Deniz fenerleri, hedefi olanlar için anlamlıdır. Hedefini belirleyenler, deniz fenerlerinden kerteriz alır, rotalarını izleyebilir. Kerteriz almayı ihmal edenler, erteleyenler, karaya oturabilir, kayalara bindirebilirler. Kayalara bindirdikten sonra alınan kerterizin ne yararı olabilir? Hedefi olmayanlara, deniz fenerleri ne ifade ediyorsa, kalite, strateji, verimlilik, yönetim ve pazarlama alanlarında söylenen lâflar, düzenlenen toplantılar da aynı şeyi ifade eder. Şairseniz, azgın dalgaların inatla dövdüğü bir deniz fenerine bakarak, belki birkaç mısra döktürebilir, teselli bulabilirsiniz. İş âleminin temsilcileri, "Yelkenleri açtık, rüzgar bekliyoruz!" diyor. Gerçekten çok güzel ve pozitif enerji dolu bir mesaj. Onlara, "Gideceğiniz yönü bilmiyorsanız, hiçbir rüzgarın, hiçbir fenerin size faydası olmaz!" atasözünü hatırlatmak ayıp olabilir. Makbuz unutulur, fırça unutulmaz... "Fiyat unutulur, fakat kalite hatırlanır" diye bir vecize var. Doğrudur, mesela bir devlet dairesinde yaptığınız ödemeyi unutabilirsiniz; ama sizi haşlayan "abus-ül-vech ve kerih-ül- manzar" bir görevli, yıllar geçse de bir türlü hatırınızdan çıkmaz. Aslında şöyle demek belki de daha doğrudur: "Makbuz unutulur, ama fırça unutulmaz." Kalite, bazen gülümseme, bazen de fırça olarak somutlaşabilir. Hayatımız boyunca, hep kalite eksikliğinden şikayet ederiz, fakat bir türlü kalite bilinci oluşturamayız, kaliteyi bir hayat tarzına dönüştüremeyiz. Neden? Toplumsal, siyasal ve ekonomik problemleri, bir mühendislik hatası gibi, "teknik" boyutlara indirgeyerek kavrayabilmek mümkün değil. Problem, sadece "teknik" olsaydı, sipariş verirdik, istediğimiz yapıyı "anahtar teslimi" elde edebilirdik. Toplam kalite, değerler sisteminin yeniden yapılandırılmasını zorunlu kılıyor. Kaliteyi hayata geçirebilmek, işte bu sebeple son derece engebeli ve dikenli bir süreç. Diğer taraftan, küreselleşme kasırgasından kopuk bir kalite felsefesinin bugünkü dünyada yaşama şansı bulunmuyor. Birleşmiş Milletler Teşkilatı'nın hazırladığı "Beşeri Kalkınma Endeksi" (Human Development Index) böyle söylüyor. *** Efendim, minibüs şoförü haklı; "Mevzu derin!"