"Ne yani, buzdolabına mı koyalım!"

A -
A +

Kasım 2002 seçimlerinden önceydi. İstanbul'da düzenlenen bir toplantıda, finansal krizlerin etkileri tartışılıyordu. Dünya Bankası'nda çalışan bir iktisatçı, seçim kararı almış Koalisyon Hükümeti'ne "sıcak paranın soğutulmasını" tavsiye ettiğinde, bir bürokrat, "Ne yani, buzdolabına mı koyalım!" diye tepki göstermişti. Şaka bir yana, halen uygulanmakta olan istikrar programı da, sıcak paranın (kısa vadeli sermaye hareketlerinin) hararetini dizginlemeyi amaçlıyor. Dolayısıyla, soğutma çalışmaları, günümüzde de devam ediyor. Sıcak paranın, kökünü kurutamayacağımıza ya da derin dondurucuya koyamayacağımıza göre, ateşini düşürmekten başka bir alternatifimiz kalmıyor. Sıcak parayı, soğutmak! Türkiye ekonomisinin "yüksek iç talep" ve "dış kaynak" sağlandığı sürece, kronik enflasyona rağmen hormonlu bir biçimde büyüyebildiğini, sonra da krize tosladığını, biliyoruz. Böyle bir ortamda, kısa vadeye yoğunlaşan sıcak para hareketleri, büyümenin ve krizlerin temel dinamiklerini oluşturuyor. Sıcak para, hızlı ve ani giriş-çıkışlarıyla, makroekonomik ve finansal istikrarı olumsuz etkilediği için, onu bir saatli bomba konumundan çıkarmak, ateşini düşürmek gerekiyor. Seçimden bu yana, sıcak paranın artış kaydettiğini ama portföyünün değiştiğini ve vadesinin uzadığını biliyoruz. Makroekonomik istikrarın sağlanmasıyla beraber, beklentiler olumluya döndükçe, sıcak paranın huysuzluğu azalıyor, ateşi düşmeye başlıyor. Cari açığın finansmanında önemli rol üstlenen sıcak paranın bir bölümü, vade ve enstrüman itibariyle daha uzun bir vadeye yayılmış durumda. Diğer taraftan, son iki yıldır, ekonominin dış şoklar karşısında ortaya koyduğu tepkiler, sıcak paranın 1994 ve 2001 krizlerinin öncesinde olduğu gibi, tehdit oluşturmadığını düşündürüyor. Ne var ki, ateşin tamamen düştüğünü hâlâ söyleyemiyoruz. Ateşi düşürmek... Kambiyo serbestisi devam ettiği sürece, sıcak para ile beraber olacağız. Sıcak parayı soğutmak ve bir tehdit olarak algılamak istemiyorsak, öncelikle şunlardan vazgeçmemek gerekiyor: * "Fiyat istikrarı ve mali disiplin" olarak tanımlanan hedeflerden sapmamak; ekonomide sürdürülebilir büyüme ortamını tesis etmek * Borç dinamiklerini iyileştirmek (kamu borç stokunu azaltmak, vadeyi uzatmak, reel faizi düşürmek, mali sisteme derinlik kazandırmak) * Bankacılık, sosyal güvenlik, vergi ve harcama reformlarına hız vermek * IMF destekli istikrar programının ve 3 Ekim rüzgarının sağladığı kredibiliteyi, muhafaza etmek. Olumlu beklentileri besleyen bu iki kritik çıpanın yara almaması konusunda son derece hassas olmak * Uluslararası alanda, ülke riskimizi oluşturan dış politika kaynaklı temel faktörler itibariyle iyi bir fotoğraf vermeye devam etmek, karizmayı çizdirmemek... *** ...Velhasıl, finansal şantajdan kurtulmak zorundayız. Ne için? "Sıcak para çıkabilir, döviz patlayabilir, "finansal kaos yaşanabilir" tarzındaki korkuları buharlaştırmak ve önümüzü daha rahat görebilmek için.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.