"Necmi Gibi Bakmak!"

A -
A +

Beşiktaş'ın Sabri'den önceki kalecisi Necmi'ydi. Çoğu zaman tutulamayacak topları tutan Necmi'nin, arada sırada, pek ender de olsa, gol yedikten sonra filelere bir bakışı vardı ki, hâlâ unutulmaz. Kaleciler; genellikle gol yiyince önlerindeki beklere ve haflara bakarlar. Araya mutlaka sözlerin de karıştığı, ama uzaklardaki tribünlerden açıkça izlenebilen bir pantomimdir başlar." "Sallanan başlardan, havaya kalkan kollardan karşılıklı bir suçlamanın sürüp gittiğini sezebilirsiniz: 'Niçin yerinde durmadın, neden köşe tutmadın, ne diye önümü kapadın...' falan. Oysa Necmi, filelerdeki topa bir başka bakardı. Biraz topa kızma, biraz kendine kızma, biraz kendine küsme, biraz başkalarına hırslanma saklıydı o bakışlarda. Belki de, yalnız, kırılan bir hayal.... Hangisi ağır basardı, anlayamazdınız. "(*) Bu satırlar, Mümtaz Soysal Hoca'dan. Neredeyse otuz sene önce yazılmış. Türkiye'yi yönetenler de bazen kaleci Necmi gibi dokunaklı bakışlar fırlatıyor. Aslında önemli olan, Turgay gibi, Necmi gibi, Rüştü gibi ya da Mondragon gibi bakmak değil. Futbol yazarları derler ki, "Golü kaleci değil, takım yer!" Dolayısıyla, ülkeyi yönetenlere atılan goller, takıma, yani tüm ülkeye atılmış oluyor. Şut ve gol! Ülkemizi değerlendirirken, gerektiğinde başkalarının gözlüğünü de takmak zorundayız. Türkiye'ye ilişkin birçok 'ülke riski' (country risk) raporu yayınlanıyor. 'Ülke riski' adı verilen analizler (i) politik risk, (ii) ekonomik risk, (iii) finansal risk adı verilen üç önemli boyuttan türetiliyor. Kredibilitemiz ve riskimiz gözetim altında tutuluyor. Yabancılar, katlanılması, kabullenilmesi oldukça güç değerlendirmelerde bulunuyor ve bol bol şut çekiyor. Şutların bazıları direkten dönüyor, ama bir çoğu gol oluyor. İşte birkaç örnek: * Türkiye'de statükoya ya da mevcut güç dengesine yönelik her türlü makyaj sırıtıyor, dökülüyor, akıyor. Böyle bir makyajlama operasyonuna yapısal reform diyebilmek mümkün değil. * İlgililer, IMF ve diğer uluslararası kuruluşlardan gelen "hesap verme sorumluluğu" (accountability) ve "şeffaflık" (transparency) taleplerine direnmeye devam ediyor. * Türkiye, AB müktesebatını "Acquasis Communautaire" benimseme ve hazmetme konusunda isteksiz, olumsuz ve kötü bir imaj oluşturuyor. * Ülke, yolsuzluk endeksi, beşeri kalkınma endeksi, uluslararası rekabet gücü endeksi gibi temel göstergeler açısından olumsuz sinyaller veriyor. * Türkiye'de değişim, sürekli olarak bir reaksiyon biçiminde ortaya çıkıyor. Değişim, reaksiyoner olmamalı, bir evrim olmalı. * Yönetenlerin ve muhalefetin vizyonunu ve ufkunu seçimler belirliyor. Yönetenlerin görüş mesafesi, kriz dönemlerinde yirmi dört saatin altına düşüyor. Siyasetçi, daha fazla yetki istiyor, piyasanın alanını daraltıyor. *** Yukarıdaki şutların hangilerinin direkten döndüğüne, hangilerinin gol olduğuna, lütfen siz karar veriniz. Şutları beğenmeyebiliriz; ama ciddiye almama ve kızma gibi bir lüksümüz olduğunu hiç zannetmiyoruz.. Gol yiyen kaleciler gibi bakmamak için.. ..... (*) Mümtaz Soysal: "Necmi Gibi Bakmak", Milliyet, 21 Mayıs 1975

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.