Nobel'in düşündürdükleri...

A -
A +

2006 Nobel Ekonomi Ödülü'nü Edmund S.Phelps aldı. Ödül komitesi, Phelps'in, makro ekonomik politikalardan kaynaklanan amaç çatışmalarının analizi konusunda yaptığı katkıları ön plana çıkarmış. Phelps'in görüşlerini paylaşmayan iktisatçılara da geçmişte Nobel verilmişti. Dolayısıyla, "Birbirine tamamen zıt iki görüşün, Nobel Ödülü alabildiği tek bilim dalı iktisattır." diye dalga geçenler bir kere daha haklı çıktı. İktisat bilimine vaktiyle Nobel verilmiyordu; 1968'den bu yana, ödül kapsamına alındı. Günümüzde, iktisatçılara Nobel verilmemesi gerektiğini dile getiren çok sayıda akademisyen var. *** Siz, hiç sonucu önceden belli, "ekonomik analiz" gördünüz mü? Bendeniz, çok gördüm, efendim! Bakınız, ünlü iktisatçı Don Patinkin, nasıl dertlenmiş: "Disiplinimizin durumu konusunda bende büyük kuşku uyandıran, bir araştırmacının politik görüşleriyle (ya da daha kötüsü araştırmanın yöneticisinin görüşleriyle) ampirik bulguları arasındaki yüksek pozitif korelasyondur. Eğer Yale'den tarihin herhangi bir döneminde, para politikasının; Chicago'dan da, maliye politikasının üstünlüğünü ortaya koyan bir ampirik doktora tezi çıkarsa, o zaman, iktisadın bilim olduğuna inanmaya başlayacağım" Patinkin, çok ağır bir ithamda buluyor. Özetle, demek istiyor ki: * Araştırmaların sonuçları önceden belli. * Araştırmaları yönetenler, sonuçları da yönetiyor! Gerçekten Patinkin'in bu eleştiriyi yönelttiği 1970'li yıllarda, Chicago Üniversitesi, para politikasının üstünlüğünü savunan; Yale Üniversitesi ise, maliye politikasının etkinliğini abartan iktisatçıların yoğun olduğu kurumlardı. Şimdilerde böylesine keskin bir kutuplaşmanın olmadığını, Patinkin'i tatmin edebilecek çalışmaların yapıldığını söyleyebiliriz. Olur böyle vakalar! 1997 Güney Doğu Asya ve 1998 Rusya Krizi birçok ünlü ekonomisti morarttı. 1997 yılında Nobel Ödülü de alan iki ünlü iktisatçı, Robert C. Merton ve Myron S. Scholes tarafından yönetilen bir ünlü fon (LTCM- Long Term Capital Management) battı. Hocalar, uluslararası likiditenin yönünü kestiremediklerini itiraf ettiler. Her ikisi de çok değerli birçok çalışmaya imza atan finansal ekonomistler, özellikle finansal türevler alanındaki çalışmaları ile uluslararası düzeyde şöhrete ulaşmışlardı. Ne var ki, onlar da, usta futbolcular gibi, bazen ıskalayabiliyor. Yukarıdaki hocaların hocası olan ve 1970'de Nobel Ödülü alan ABD'li iktisat profesörü Paul A.Samuelson ise şöyle diyor: "Her dört senede bir, ekonomiyi yeniden öğreniyor gibi oluyorum." İdeolojik maske Gelelim madalyonun kritik yüzüne. İzninizle, daha önce çeşitli vesilelerle yazdıklarımızı, sabrınıza sığınarak, bir kere daha hatırlatalım. İktisat, ideolojilerden bağımsız kalmakta zorlanır; genellikle teslim olur. Joan Robinson'un işaret ettiği gibi, "İktisat, bir yanı itibariyle, bilimsel bir araştırma metodu, diğer taraftan çağın egemen ideolojisini yaymaya yarayan bir araçtır." Robinson'a göre: "İktisat öğrenmenin amaçlarından biri, iktisatçılar tarafından kandırılmaktan korunmaktır!" Serbest dış ticareti savunan sözde bilimsel teorilerin, vaktiyle İngiltere'nin ulusal ve uluslararası çıkarlarını korumaya yarayan birer ideolojik maske olduğu ileri sürülmüştür. Frederick List, bu gerçeği dile getirmek için, kendisinin Almanya'da yaşadığını, ülkesinin çıkarlarını gözeterek "korumacılığı" savunduğunu, Adam Smith gibi İngiltere'de yaşamış olsaydı, "serbest dış ticareti" savunabileceğini yazmış. *** Ne diyelim? II. Dünya Savaşı'nın (ya da II. Paylaşım Savaşı'nın!) sonunda ekonomik olarak yeniden yapılanan kapitalist dünyayı, iktisatçıların entelektüel kapasiteleri arasındaki farklar oluşturmadı, politik güç dengesi belirledi. Hâlâ da belirlemeye devam ediyor. *** Ramazan Bayramı'nızı tebrik eder, sağlık ve mutluluk dilerim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.