Öncü mü, artçı mı?

A -
A +

Depremden sonra sormak âdet oldu: Öncü mü, artçı mı? Uzman, cevap veriyor: Öncü olup olmadığını, artçı gerçekleştikten sonra anlarız! *** Piyasalarda olup biteni değerlendirenler, deprem tahmincilerinden daha yetenekli gözükmüyor. Finansal çalkantı, bir dizi tartışmayı tetikliyor. Ekonominin aktörleri, merak ediyor: * Faiz artışı, kuru nasıl etkiler? * Kur, sıçradığı düzeyde kalır mı; ikinci bir dalga ile yeniden yükselir mi? Eski düzeyine iner mi? * Nisan ve mayıs enflasyonunda ortaya çıkan sıçrama, trend oluşturur mu? Sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir dünyada, küresel likiditede ortaya çıkan sarsıntılar, birçok ülke gibi, bizi de etkiliyor. Cari açığımızı finanse edenlerin "portföy ve vade" tercihlerini mükemmelen kestirebilmek mümkün değil. Diğer taraftan, başta bankacılık sektörü olmak üzere, finansal sistemin barındırdığı riskler ve içeride mayalanan politik gerginlikler, problemi daha da karmaşık kılıyor. Dolayısıyla, yukarıdaki sorulara kesin ve tatminkâr cevaplar veremiyoruz; orta vadeli sağlıklı tahminler üretemiyoruz. Finansal ve reel kesimin aktörleri, kısa vadeye kilitlenmek zorunda kalıyor. Kısa vadeye kilitlenmek, belirsizliği ve dalgalanmayı artırıyor. Dalgalı siyasetin egemen olduğu bir ülkede, beklentiler hızla kötüleşiyor. Piyasalar, iyileşmeye yönelik adımları, "kırılgan iyileşme" yargısı ile mahkum edebiliyor; risk primi artıyor, vade kısalıyor, faizler tırmanıyor. Atış serbest! Kısa vadeye tutsak olan bir ekonomide, her zamanki gibi "atış serbest" düsturu devreye giriyor: Kurun ne olması gerektiğine ilişkin, bol miktarda desteksiz atış, tahmin ve öneri ile tanışıyoruz. İhracatı artırmak, ithalatı kısmak, cari açığı sınırlamak adına 1$=1.6YTL'den 1$=2YTL'ye uzanan her derde deva, uçuk projeler devreye giriyor. Hızını alamayanlar, oyunun kurallarını değiştirmeyi hedefleyen radikal çözümler öneriyor. Mesela diyorlar ki: * IMF destekli istikrar programını fesh edelim. Bir ulusal istikrar programı açıklayalım. * Kısa vadeli sermaye hareketlerinin girişini ve çıkışını engelleyelim. Böylece faizi de, kuru da kontrol edelim. * Merkez Bankası faizi düşürsün, kur yükselsin; böylece ithalatı daraltarak, cari açığı dizginleyebiliriz. * Sanayimizi, kur politikası ve kotalarla koruyalım. İthalata yeni vergiler koyalım. Gümrük Birliği'ni ve AB ile yürütülen müzakereleri askıya alalım. *** Ne diyelim? Biz bu filmi gördük. Merkez Bankası'nın yakasına yapışarak, kur rejimini değiştirerek, küresel rekabet ortamında güç kazanabilmek mümkün mü? Çözüm diye pazarlanan korumacı politikaların, geçmişte olduğu gibi, yeni bunalımların tohumlarını ekebileceğini hâlâ anlayamadık mı? *** Ne yapılabilir? Cari açık probleminin gündemden düşmesi için, orta vadeli bir yapısal dönüşüm gerekiyor. Yapısal dönüşümden kastedilen, Türkiye'nin uluslararası iş bölümündeki yerinin değiştirilmesi, rekabetçi sektörlerinin yeniden tanımlanması ve yapılandırılmasıdır. Başka çare var mı?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.